Bir beyaz karanfil…
Sessiz bir vefa mı, yoksa bir hayatın özeti mi?
Anneler Günü’nün vitrinleri süsleyen o naif simgesi, aslında unutulmaya yüz tutmuş bir mücadelenin izlerini taşır.
Bugün bu çiçeğin köklerine inmek, hem Anna Jarvis’in hikâyesini hem de sevginin nasıl metalaştığını hatırlamak demek.
Annenin Barış Çığlığı
1905’te Galler’de dünyaya gelen Anna Jarvis, annesi Ann Reeves Jarvis’in savaş karşıtı aktivizmini küçüklüğünden beri gözlemlerdi.
Ann Reeves, I. Dünya Savaşı’nda cephe gerisinde barış çağrıları yapar, topladığı kadınlarla yaralı askerlere bakardı.
Kızının gözünde o sessiz lider, bir vefa simgesiydi.
Beyaz Karanfilin Doğuşu
Ann Reeves Jarvis 1905’te vefat ettiğinde genç Anna, içindeki boşluğu beyaz karanfillerle doldurdu.
1908’de Philadelphia’da düzenlediği ilk Anneler Günü etkinliğinde katılımcılara annesinin sevdiği beyaz karanfiller dağıttı.
Bu, küçük ama derin bir anma töreniydi.
1914’te başlattığı mektup ve dilekçe kampanyaları, sonunda Başkan Woodrow Wilson’ın onayıyla Anneler Günü’nün resmî ilan edilmesini sağladı.
Ticaretin Çarkında Yitip Giden Ses
Fakat sevgiye adanmış bu gün, kısa sürede reklam panolarına, mağaza vitrinlerine ve ısmarlama kartpostallara dönüştü.
“Annene bu hediyeyi al”, “En özel çiçek buketi” kampanyaları, Anna Jarvis’in saf niyetini gölgede bıraktı.
O, bu dönüşüme şiddetle karşı çıktı: “Anneler gününü kitaplara ve ticari reklamlara kurban etmeyin!” diye haykırdı.
Mahkemelerde mücadele etti, ama ticaretin devasa çarkı sesini boğdu.
İki Gerçek, Tek Çiçek
Bugün beyaz karanfili elimizde tutarken, iki gerçeği unutmamalıyız:
-
Bir annenin sessiz, fedakâr mücadelesi;
-
Sevginin zamanla nasıl pazara mal edildiği…
Her karanfilin ardında bir hikâye vardır.
Anna Jarvis’in anlattığı hikâye, o çiçekleri sadece süs değil, düşünceye ve eyleme çağrı olarak algılamamız gerektiğini fısıldar.
Abdullah Cengiz / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: