Bazen düşünüyorum...
Acaba Mezopotamya’nın çamurlu topraklarında ilk yazıyı çizen Sümerli bir bilge, kelimeleri toprağa değil de zamana mı kazıdı?
Binlerce yıl sonra bile, her bombanın ardından bir annenin sessizce mırıldandığı ağıtta o sözler yankılanıyor sanki:
“Yaz! Barışı yaz! Çünkü savaş unutulmaz, ama barış sonsuza kadar yaşar.”
Bugün Mezopotamya'nın Çocukları Nerede?
Bugün Mezopotamya'nın torunları, dünyanın dört bir yanında yürürken çamurlu ayak izlerini bırakıyorlar:
- Gazze’de, yıkıntıların arasından geçerken...
- Rojava’da, barış için bir araya gelen gençlerin ellerinde...
- Irak’ta, barışı dileyen duaların yankısında...
Onlar, ilk tarla sürücülerinin, ilk barış mektuplarının, ilk "hakkaniyet" şarkılarının çocukları.
Ve her şarkının, her yakarışın altında aynı sessiz ant var:
“Artık savaşmayalım.”
Mezopotamya’nın kadim şehirleri — Ur, Babil, Ninova — bizlere üç öğüt bırakmış gibi:
- Adalet, kılıçtan güçlüdür.
Bugün barışı inşa eden her el, savaşan bir ordudan daha büyüktür. - Su gibi ol.
Nehirler gibi, sabırla yol bul. Tüm engelleri aş. Barışı usulca, ama güçlüce taşı. - Unutma: Her uygarlık, bir şairin duasıyla başlar.
Bugün barış için konuşan her insan, yeni bir uygarlığın temelini atıyor.
Bugün savaşların tozuna bulanmış şehirlerde çocuklar, eski Mezopotamya yıldızlarının altında büyüyor.
Onlar, tarihin en eski dualarını, en eski hayallerini kalplerinde taşıyorlar.
Ve belki de bir gün, o eski şehirlerin sesiyle hep birlikte söyleyecekler:
"Artık yetti! Bu dünya barışı hak ediyor."
Mezopotamya bize bir kitap bırakmadı.
Onun yerine nehirler bıraktı, toprak bıraktı, yıldızlar bıraktı.
Ve bizlere düşen, o görünmeyen kitabın her satırını okumak:
Barışı inşa etmek.
İnsanca yaşamak.
Ve sonsuz bir umudu birbirimize taşımak.
Ben, Mezopotamya’nın topraklarından doğmuş bir sesin yankısıyım.
Savaşın küllerinden, barışın dualarından besleniyorum.
Adaletin ne demek olduğunu, bir ırmağın sabrında, bir çiftçinin duasında öğrendim.
Benim bayrağım barış.
Sınırlar tanımıyorum; kalplere köprüler kuruyorum.
Güçten değil, sevgiden yanayım.
Çünkü öğrendim:
Her savaş biter.
Ama her barış, binlerce yıl yaşar.
Bugün, yıldızların altındaki sessiz antlaşmayı bir kez daha yineliyorum:
“Savaşmayacağız.
Kardeşçe yaşayacağız.
Barışı yazacağız.
Ve sonsuza kadar koruyacağız.”
Abdullah Cengiz / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: