Bugün İstanbul bir kez daha sallandı.
Saatler boyunca süren artçılar, korkuyu canlı tuttu.
Kandilli Rasathanesi'ne göre depremin şiddeti 6,2 olarak ölçüldü.
Ancak asıl sarsıntı sadece yerin altında değil, iletişim hatlarında yaşandı.
100’ü aşkın artçıyla herkesin aklında tek bir soru vardı:
"Yine mi unuttuk?"
Evlerinden kaçan binlerce insan, sokakta kaldı.
Telefonlar çekmedi.
Mobil hatlar kilitlendi. Ve her zaman olduğu gibi, birileri çıktı, "internetle haberleşin" dedi.
Ama unutulan şey şu: İnternet de çekmiyordu.
6 Şubat’tan Bugüne Ders Alınmadı
Hatırlayalım…
6 Şubat 2023, Hatay. Yüzyılın felaketlerinden biri.
On binlerce vatandaş hayatını kaybetti.
Binlercesi enkaz altındaydı ama onlara ulaşamayan bir başka şey daha vardı: Sesleri. Çünkü iletişim çökmüştü.
O günlerde BTK, bant daraltma kararı aldı.
Yani insanlar sosyal medya üzerinden yardım çığlığı atmaya çalışırken, hükümet yetkilileri o yolları kısıtladı.
Belki “yalan haber yayılmasın” diye, ama yardım da ulaşmadı.
Bugün İstanbul’da yaşadıklarımız bir prova gibiydi.
Peki gerçek bir afet yaşandığında ne olacak?
Dışa Bağımlı Bir Ülkenin Dijital Kaderi
Türkiye’nin dijital altyapısı büyük ölçüde yurtdışına bağımlı.
Bulut sistemlerinden veri merkezlerine, mesajlaşma uygulamalarından harita servislerine kadar birçok hayati bileşen yerli değil.
• WhatsApp çökerse ne yaparız?
• Google Haritalar göstermezse arama kurtarma ekipleri nasıl yön bulur?
• Twitter veya X bant daraltılırsa yardım sesleri nereden yükselecek?
Bu bağımlılık yalnızca iletişimde değil, siber güvenlikte de kırılganlık demek.
Teknoloji Zekâsı mı, Bürokratik Körlük mü?
Depremin hemen ardından, birçok “uzman” çıkıp “Wifiye bağlanın, internetle iletişim kurun” dedi.
Ancak unutulan bir gerçek var: Wifi-Fi erişimi yoksa bu öneri bir anlam ifade etmiyor.
Acil durumlarda halktan mantık beklenemez.
Devletten strateji beklenir.
Türkiye’de acil durum iletişim protokolü hala yaz-boz tahtası.
Uydu destekli iletişim, mesh ağ teknolojileri, kriz dronları gibi çözümler neredeyse hiç devreye girmedi.
Üstelik BTK gibi kurumlar, kriz anında halkla değil, ekran başındaki algı operasyonlarıyla uğraşmayı tercih etti.
Peki Ne Yapmalıyız?
İşte bu yazının en kritik kısmı burası.
Eleştiri kadar çözüm de üretmek zorundayız:
1. Milli Acil Ağ Kurulmalı
• İnternet altyapısı çöktüğünde devreye girecek yerli bir mesh ağ veya LoRaWAN tabanlı alternatif iletişim sistemleri hayata geçirilmeli.
2. Yerli Bulut Altyapısı Geliştirilmeli
• Tüm kamu uygulamaları ve kritik servisler, yerli veri merkezlerinde barındırılmalı. Bu merkezler depreme dayanıklı, enerji yedeklemeli olmalı.
3. Siber Acil Durum Tatbikatları Zorunlu Olmalı
• Tıpkı yangın tatbikatı gibi, siber afet senaryoları da yılda en az 2 kez uygulanmalı. Hem kamu hem özel sektör bu konuda eşgüdümlü çalışmalı.
4. Halk İçin Dijital Afet Eğitimleri Verilmeli
• E-Devlet üzerinden ya da okullarda verilecek kısa eğitimlerle, kriz anında ne yapılması gerektiği herkesin zihnine kazınmalı.
5. BTK ve AFAD’ın Yetki Ayrımı Gözden Geçirilmeli
• BTK’nın kriz anlarında sosyal medya yasaklamak yerine, afet anı iletişim koordinasyon merkezi olarak çalışması sağlanmalı.
Depremler kaçınılmaz. Ama bilgisizlik, hazırlıksızlık ve teknolojik bağımlılık bizim tercihlerimiz. Türkiye’nin dijital refleksleri, bir sonraki büyük sarsıntıda sınanacak. O gün geldiğinde yine iletişimsizlikle boğuşmak istemiyorsak, bugün harekete geçmeliyiz.
Çünkü bir ülke, sessizliğe teslim edilmemeli.
Uzaydan Gelen Yardım, Bizimkilerden Geç Gelen Hat
Elon Musk’ın Starlink sistemi, Ukrayna’da savaşın ortasında bile internet sundu. Uydular devredeydi, çünkü yer sistemi çökebilirdi. Türkiye’de ise üç büyük GSM operatöründen biri bile acil durum uydusu planlamadı. Ne uydu var ne de milli bir alternatif.
"Neden hâlâ WhatsApp?" sorusu da buraya bağlanıyor. Bir afet ülkesinde, ABD merkezli uygulamalarla iletişim kurmak kader değil, ihmalin başka adıdır.
Rusya’dan Öğrenilecek Çok Şey Var
Rusya, yıllardır kendi interneti RuNet üzerinde çalışıyor. Gerekirse küresel internetten koparak kendi dijital sistemlerini işler tutabiliyor. İçeride çalışan mesajlaşma uygulamaları, navigasyon sistemleri, ödeme sistemleri ve hatta sosyal medyaları var.
Peki biz?
Hâlâ “yerli ve milli” deyip sonu .com olan sistemlere mahkûmuz.
Ve Bir Senaryo: Pendik Limanı’na İnen Savaşan Robotlar
Haydi şimdi bir anlığına gözlerimizi kapatalım ve distopik bir senaryoya gidelim.
2027 yılının bir ilkbahar sabahı. Depremlerle zaten sarsılmış bir Türkiye... İletişim kopmuş, veri merkezleri çökmüş. Bir limandan tanımlanamayan bir konteyner iniyor.
İçinden Boston Dynamics benzeri robotlar çıkıyor.
Yapay zekâ tabanlı bu sistemler, bir devletin siber komandoları tarafından uzaktan kontrol ediliyor.
Hedefleri net: Enerji santralleri, iletişim kuleleri, savunma merkezleri.
Ne silah sesleri duyuluyor ne de bir saldırı bildirisi geliyor.
Çünkü bu yeni çağın savaş modeli.
Ve biz ne haberleşebiliyoruz ne de savunabiliyoruz.
Çünkü sistemlerimiz hep başkasının.
Bilim kurgu değil. Sadece bilimin eksik olduğu bir kurgu.
Çözüm Önerileri – Geleceği Kurgulayan Bir Türkiye İçin
1. Uydu Tabanlı Bağımsız GSM Sistemi
• GSM operatörleri, Starlink benzeri yerli uydu sistemlerine entegre çalışmalı. Uydu altyapısı devlet destekli, kamu-özel iş birliğiyle kurulmalı.
2. Yerli Mesajlaşma Uygulaması: Gerçekten Yerli
• Kullanıcı verisi yurtdışına gitmeyecek şekilde kodlanmış, açık kaynak denetime uygun ve kriz anlarında bile çalışacak şekilde inşa edilmeli.
3. Afet Anı Dijital Protokolleri
• BTK’nın kriz refleksi yasak değil, çözüm üretmek olmalı. Uydular, acil drone ağları, mesh teknolojileri hayata geçirilmeli.
4. Dijital Savunma Ordusu
• Fiziksel ordu kadar önemli bir siber müdahale timi oluşturulmalı. Hem dijital saldırıları hem de yapay zekâ tehditlerini önceden analiz edebilen bir beyin takımı.
5. Kamuoyunun Teknoloji Okuryazarlığı Artırılmalı
• Halk sadece deprem çantasını değil, dijital kurtarma protokolünü de bilmeli. Nereden sinyal alınır, nasıl iletişim kurulur, ne paylaşılmaz?
Gelecek, Hazırlıklı Olanlarındır
Her afet bir sınavdır.
Ama dijital çağı yaşayan ülkeler için bu sınav, sadece depremle değil, veriyle, iletişimle ve zekâyla kazanılır.
Bugün karar almazsak, yarın sesi çıkmayan bir ülke oluruz.
Çünkü geleceğin savaşları, bazen bir mesaj ulaşmadığında kaybedilir.
ABD Bu İşe Devlet Ciddiyetiyle Yaklaşıyor: NSA ve NCTC'nin Felaket Senaryoları
ABD'de, sadece doğa olaylarına değil, aynı zamanda siber saldırılar, elektromanyetik darbeler (EMP), biyolojik saldırılar, yapay zekâ kaynaklı tehditler ve hatta kritik altyapı sabotajları gibi senaryolara karşı çalışan birçok kurum var. Ama özellikle iki yapı bu alanda öne çıkıyor:
NSA (National Security Agency)
• Yalnızca dinleme ya da şifreleme değil, aynı zamanda kritik dijital altyapıların korunması, siber saldırı tatbikatları ve ulusal düzeyde kesinti anında yapılacaklar gibi protokollerin geliştirilmesinde anahtar rol oynar.
• NSA'nin içinde çalışan özel ekipler, yapay zekâ destekli tehdit analizleri, dijital karartma günleri ve cep telefonlarının tamamen devre dışı kalması gibi distopik senaryolarda nasıl hareket edileceğini planlar.
NCTC (National Counterterrorism Center)
• Bu kurum daha çok terörizmle mücadele odaklı gibi görünse de, özellikle altyapıya yönelik saldırılar, biyolojik tehditler ve büyük çaplı doğal afetler durumunda, hangi dijital kanalların çalışır kalması gerektiği gibi konularda NSA ile entegre çalışır.
ABD’de her eyalette düzenli olarak “GridEx” adlı bir tatbikat yapılır. Bu tatbikatlar, enerji şebekesinin çökmesi, internetin kesilmesi, GSM şebekesinin tamamen gitmesi gibi senaryolar üzerine inşa edilir. Her yıl yaklaşık 300'den fazla kurum bu simülasyonlarda rol alır.
Çözüm Önerileri – Geleceği Kurgulayan Bir Türkiye İçin
6. ABD'deki Gibi Tatbikat ve Simülasyon Sistemleri
• Türkiye'de de BTK, Ulaştırma Bakanlığı ve ilgili kurumlar tarafından yönetilen “Dijital Afet Tatbikatları” oluşturulmalı.
• ABD’deki GridEx ve NSA/NCTC koordinasyonuna benzer şekilde, TSK - BTK - TÜBİTAK ve AFAD arasında çok katmanlı bir acil müdahale sistemi kurgulanmalı.
Siber Güvenlik Başkanlığı kuruldu kurulmasına ama uzun süredir Ulusal Dijital Direnç Programı (UDDP): Türkiye’nin Siber Kalkanı gibi bir kavramı duymayalı çok oldu. İlk benden duyun istedim…
Deprem, savaş, siber saldırı, yapay zekâ arızası, elektrik kesintisi, GPS körlüğü, internet karartması…
Bunların her biri, artık sadece filmlerde değil; yaşanmış ya da eli kulağında senaryolar. Türkiye’nin bu kırılganlıklarını güce dönüştürebilmesi, yalnızca silahlı kuvvetlerle değil, dijital bir savunma şemsiyesiyle mümkün.
İşte bu nedenle artık bir vizyon ortaya konmalı: Ulusal Dijital Direnç Programı (UDDP).
UDDP’nin Amaçları
1. Kritik Dijital Altyapının Bağımsızlığını Sağlamak
GSM, internet, uydu haberleşme sistemleri dahil, her türlü iletişim altyapısının yurt dışı bağımlılıktan arındırılması.
2. Acil Durumlara Dayanıklı İletişim Ağı Kurmak
Mesh ağ sistemleri, uydu destekli mobil haberleşme çözümleri, yerli kriz mesajlaşma sistemlerinin geliştirilmesi.
3. Yerli ve Milli Dijital Uygulama Ekosisteminin Kurulması
Mesajlaşmadan haritaya, bankacılıktan sosyal medyaya kadar her alanda dışa bağımlı olmayan bir dijital hayat inşa edilmesi.
4. Toplumun Dijital Afet Bilinciyle Eğitilmesi
Okullarda, belediyelerde, STK’larda “dijital afet okuryazarlığı” müfredatının uygulanması.
Halkın, kriz anlarında veri güvenliği, iletişim yöntemleri, dezenformasyonla mücadele gibi konularda bilinçlendirilmesi.
5. Siber Komando Timlerinin Kurulması
Gerçek zamanlı dijital sabotajlara karşı müdahale edecek elit siber güvenlik ekipleri oluşturulması.
Tatbikat ve Simülasyonların Düzenli Hale Gelmesi
“Siber Seferberlik Tatbikatları” ile her yıl düzenli olarak tüm kamu kurumları, operatörler ve kritik sektörlerin hazır bulunuşluklarının test edilmesi.
UDDP Bir Lüks Değil, Bir Zorunluluk
Bugün Starlink bizde yok. WhatsApp çökerse konuşacak alternatifimiz yok. GPS giderse yönümüz yok. Ama her şeyden önemlisi: Planımız yok.
Ulusal Dijital Direnç Programı, sadece bir teknoloji programı değildir; bu, bağımsızlık meselesidir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, dijital istiklâl mücadelemizin temelidir.
"Gelecek, hazırlıklı olan milletlerin olacaktır."
Ve biz, o gelecek için bugünden harekete geçmeliyiz.
Burak Bozkurtlar / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: