Liyakat; “tok” bir kavram. Ciddiyetle birlikte, içimizde bir yerlerde biraz da bize yük getirecek bir ağırlığı da çağrıştırmakta! Aslında insanların bir yanıyla isteyip, diğer yanıyla da üşendiği bir “paradoks”! Sonuçta insan “motivasyonel bir varlık”. Motive olmadan asla harekete geçemez. Ya da başka bir deyişle, “her eylemimizin altında ister fiziksel ister duygusal, isterse de bilişsel olsun, mutlaka bir motivasyonel çekirdek yatar…
Bizi motive eden şeyler, direkt “yaradılıştan/doğuştan gelen mizaç (huy) yapımızla” alakalıdır. Dolayısıyla bireye özgüdür. Bireysel farklılıklarımıza kaynaklık eden mizaç tiplerimiz, aynı zamanda motivasyonlarımızın çeşitliliği ile de ilişkilidir. Yani herkesin motivasyonu, kendi mizaç doğası ile bire bir ilintilidir. Bir anlamda herkesin “liyakat motivasyonu ve performansı mizacıyla doğrudan ilişkilidir.” Örneğin; mizaç tipi “X” olan bir birey için liyakat; alanındaki “CV ve sosyal yeterlilik” yanında, kendine özgü “beceri ve yetkinlikler”, bu yeterlik ve yetkinliği davranışsal olgunluk içinde fiilen temsil edecek “değerler” ile bir bütünlük arz eder. Bu yaptığım tanımlamadaki üçüncü parametre olan “davranışsal değer olgunluğu”, batılı bakış açısından yeterlik ve yetkinlik-beceriler kadar önde bir öneme sahip değildir. Bu bizim kültürümüze de maalesef “yahu adam biraz çakal makal ama işini iyi yapıyor” şeklinde yansımaktadır. Belki de bugün işin içinden çıkamadığımız esas “tok ve ağırlık noktası” da burayla ilgili. Bize liyakat kavramını rahatlıktan uzak bir ciddiyetle değerlendirten yer tam da burası. Oysa “liyakate dayalı bir insan kaynakları ve eğitim sistemimiz” olsa şunu net olarak göreceğiz: “Ya hu aslında biz liyakatsizliğin getirdiği keyfilik ve kargaşa içindeki kendi rahatımızı (bu böyle gelmiş böyle gider, bal tutan parmağını yalar, düzeni sen mi değiştireceksin be kardeşim vs.) sağlayan bahanelere sığındıkça zahmetimizi daha da artırıyoruz. Sanki “sineğin ısırmasının zahmetinden kaçıp, yılanın sokmasına razı oluyoruz”. Terapi bir “iyileşme zahmetidir” ancak zahmetinden daha çok “rahmet” getiren bir tekâmül çabasıdır…
Yıllar yılı “Amerikalı’nın-İngilizin ipi, Türk’ün kuşağı” derken ölçüyü kaybettik. Yüce Allah’ın bizlere yaradılış kodu/mizacı olarak içimize derç ettiği “Adalet (denge) ve Nizam-ı Alem (düzen)” davamızı unuttuk. Bu içimize derç edilen misyonun motivasyonunu boş şeylerle zayi ettik. Kemal Tahir’in dediği gibi “bre biz gittik, dünya düşmana kaldı”. Bu insanlık düşmanları içimizdeki mekanizmayı daha da mekanik hale getiren “robotlara” dönüştürdü bizleri. Bir yandan da “kendi uygarlık fantazyalarına” körebe gibi meftun ederek, bizleri daha da “apatik” hale getirdiler. “Kâinat İmamının” bizi uyardığı “onlar keler deliğine girseler, siz de gireceksiniz bir hikmet var zannederek” buyurduğu gibi oldu akıbetimiz. Halbuki biz Fatih Sultan Mehmet’ten M. Kemal Atatürk’e uzanan “Liyakate dayalı Evrensel millî geleneğin eğitim ve insan kaynakları organizasyonuna” sahiptik. Zira Peygamber Efendimiz Kâinat İmamı Muhammed Mustafa’nın “ilimle amil olma ve işi ehline verme” kaidelerine vaktiyle birebir uymuştuk. N’olduysa tarihin içindeki darbeler, kaoslar ve anarşiler içinde “yolumuzun rehberlerini ve yolu” cehaletimizle kaybettik…
Artık bu kabustan uyanmanın “paradoksal olarak” tam zamanı. Baş öğretmenlerimizi tekrar hatırlama ve hatırlatma zamanı. Evrensel Türklüğün küresel siyasetteki hakiki misyonu olan “Adalet (denge) ve Nizam-ı Alem (düzen)” meselesi için çaba göstermenin vakti zamanı. Tüm mağdur ve mazlum İnsanlık için “silkme ve silkinme” zamanı. En önemlisi Liyakatin var edilme ve uygulanma zahmetinin tüm Milli toplumu iyileştireceği gibi, bütün insanlığı da iyileştirecek ahir zaman Evrensel iksiri olduğunu cümle aleme gösterme zamanı. Türkler; sadece asker olurlar, markaları ordudur etiketlemesine karşı Bilimsel projeler ile dünya insanlığı için markalar üretme zamanı. Zaman Türkiye zamanı. Zaman Evrensel milliğin anahtarı olan Liyakate dayalı “yerel ve küresel” sistemi kurma zamanı,
Vesselam…
Dr. Enver Yılmaz / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: