Lozan Antlaşması’nın Tarihsel Bağlamı ve Önemi
Lozan Antlaşması, modern Türkiye’nin sınırlarını ve uluslararası statüsünü belirleyen en kritik belge olarak kabul edilir. 1923 yılında imzalanan antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve egemenliğini tescillemiştir.
Ancak, Lozan’ın sadece antlaşma değil, aynı zamanda Türkiye’nin varoluş mücadelesinin simgesi olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Lozan belgesi, emperyalist güçlerin yedi düveliyle verilen amansız savaşın ardından kazanılan zafer olarak görülür. İngiltere’nin dönemin başbakanı Lloyd George’un bile “Lozan, İngiltere’nin imzaladığı en alçaltıcı antlaşmadır” ifadesi, başarının büyüklüğünü ortaya koyar.
Lozan ve Toprak Kayıpları Tartışması
Lozan Antlaşması’nın eleştirildiği en önemli noktalardan biri, Misak-ı Milli sınırlarının tam olarak sağlanamaması ve bazı stratejik bölgelerin Türkiye dışında kalmasıdır. Musul, Kerkük, Batum, Halep, Selanik gibi bölgelerin antlaşmada yer almaması, milliyetçi çevrelerde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.
Ancak bahsi geçen toprak kayıplarının Lozan’ın değil, daha çok savaş öncesi ve savaş sırasındaki askeri ve diplomatik zayıflıklardan kaynaklandığı unutulmamalıdır. Örneğin, 1911 Trablusgarp Savaşı sırasında İtalya’nın On İki Ada’yı işgal etmesi ve Balkan Savaşları’nda Yunanistan’ın Ege adalarını ele geçirmesi, Lozan öncesi yaşanan kayıpların temel nedenlerindendir. Osmanlı donanmasının II. Abdülhamit döneminde Haliç’te çürütülmesi, kayıpların önünü açmıştır.
Lozan’a Yöneltilen Eleştiriler ve Bilinçli Cehalet
Lozan Antlaşması’na yönelik eleştirilerin büyük kısmı, tarihsel gerçeklerden kopuk, yüzeysel ve çoğu zaman bilinçli cehaletten beslenmektedir. Lozan’a laf söyleyenlerin önemli bölümü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, kurucu kadroları ve devletin temel ilkeleriyle sorunu olan kesimler, Lozan’ı hedef göstererek aslında Cumhuriyet rejimini ve onun kazanımlarını yıkmayı amaçlamaktadır.
Lozan’ı küçümseyenler, genellikle tarih bilgisi yetersizliğiyle ya da siyasi çıkarlarla hareket edenlerin, Türkiye’nin ulusal birliğine ve bağımsızlığına yönelik ciddi tehdit oluşturur.
Kürt Meselesi ve Lozan’ın Sınırları
Lozan Antlaşması’nın aslında hiç var olmayan Kürt meselesine çözüm sunmadığı ve bu nedenle bazı kesimlerce eleştirildiği doğrudur. Antlaşma, Türkiye’nin üniter yapısını korurken, Kürtlerin ayrı statü elde etmesini engellemesi, Kürt sorununun Lozan sonrası dönemde Türkiye’nin en önemli iç meselelerinden biri haline gelmesine yol açmıştır.
Ancak, Lozan’ın temel amacı Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını garanti altına almak olduğundan, kapsamlı çözüm sunmaması, antlaşmanın başarısızlığı olarak değil, dönemin koşullarının sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Lozan ve Emperyalizm: Yenilginin Kabulü mü, Zaferin Tescili mi?
Lozan, emperyalist güçlerin Türkiye üzerindeki planlarını bozan antlaşmadır. Sevr Antlaşması’nın dayatıldığı koşullarda, Türkiye’nin bağımsızlığını kazanması ve sınırlarını koruması, emperyalizme karşı verilen büyük direniştir. Bu nedenle, Lozan’ı emperyalizmin yenilgisi olarak görmek gerekir. Ancak, emperyalistlerin yenilgiyi hazmedememesi ve farklı isimler altında Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmeye devam etmesi, Lozan’ın kalıcı zafer olmadığını da gösterir. İçerdeki işbirlikçiler ve terör örgütleri aracılığıyla Lozan’ın kazanımlarına yönelik saldırılar sürmektedir.
Lozan’ın Günümüzdeki Anlamı ve Korunması
Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olarak kabul edilmelidir. Bu belge, ulusal birliğin, bağımsızlığın ve devletin temel yapısının teminatıdır. Günümüzde Lozan’a yönelik saldırılar, aslında Türkiye’nin temel değerlerine ve varoluşuna yöneliktir.
Bu nedenle, Lozan’a sahip çıkmak, sadece tarihsel sorumluluk değil, aynı zamanda geleceğe yönelik direniştir. Türkiye’nin güçlü ve bağımsız devlet olarak varlığını sürdürmesi, Lozan’ın korunmasına bağlıdır.
Sonuç: Lozan’ı Anlamak, Türkiye’yi Korumaktır
Lozan Antlaşması, Türkiye’nin tarih sahnesinde yeniden doğuşunun simgesidir. Eleştiriler, tarihsel gerçekler ve dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, Lozan’ın büyük başarı olduğu açıktır. Ancak, başarı, sürekli olarak sorgulanmakta ve hedef alınmaktadır.
Türkiye’nin saldırılara karşı bilinçli ve kararlı duruşu, Lozan’ın ve Cumhuriyet’in kazanımlarını koruyacaktır. Tarihi gerçekleri anlamak ve sahip çıkmak, milli görevdir. Lozan’ı küçümsemek, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini küçümsemektir.
Bu nedenle, günümüzde Lozan’a yönelik her türlü saldırı, milli iradeye ve devletin bekasına karşı yapılmış saldırıdır.
Sadi ÖZGÜL / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: