Ezberleri Bozan, Zihinleri Bulandıran Araplar İddiası, Tarih Sahnesinin Köklü Anlatılarına Meydan Okuyor.
Yüzyıllardır bilinen zaferlerin sahipliği, beklenmedik biçimde yeniden tanımlanmaya çalışılıyor; geçmişin kahramanlık destanları, farklı etnik kökenlerin ortak hanesine yazılarak alışılagelmiş tüm kabulleri sarsıyor.
Peki öyleyse, tarihin yeniden yorumlanışı, hangi amaçlara hizmet etmekte ve ulusal hafızanın derinliklerinde nasıl etki uyandırmaktadır?
Sarsıcı İddia: Tarih Yeniden mi Yazılıyor?
Anadolu'nun kaderini şekillendiren Malazgirt ve Çaldıran gibi epik savaşların, yalnızca Türklerin değil, aynı zamanda Kürtlerin ve Arapların da ortak zaferi olduğu yönündeki söylemler, akademik çevrelerde ve kamuoyunda derin şaşkınlık yaratmıştır.
Söz konusu iddialar, özellikle Arapların muharebelerdeki rolüne dair tarihsel kanıtlar olmamasına rağmen siyasilerin gündem yapması ateşli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Tarihi kayıtlar ve dönemin tanıklıkları mercek altına alındığında, yeni anlatının ne denli sağlam temellere oturduğu ciddi sorgulama konusu haline gelmektedir.
Malazgirt Meydanı: Zaferin Gölgesindeki Soru İşaretleri
1071 Malazgirt Savaşı, Selçuklu Türklerinin Anadolu kapılarını aralayan dönüm noktası olarak bilinir. Tarihi kaynaklar, Sultan Alparslan komutasındaki orduda Türkmen boylarının yanı sıra, Mervaniler gibi bazı Kürt unsurların da yer aldığını belirtmektedir.
Ancak, Arapların zafere doğrudan ve belirleyici katılımı olduğuna dair çağdaş Bizans, Ermeni, Süryani veya Arap kroniklerinde somut delil bulunmamaktadır. Muharebeden yüzyıllar sonra kaleme alınan bazı geç dönem eserlerdeki dolaylı atıflar ise, "ortak zafer" tezini desteklemekten oldukça uzaktır.
Dolayısıyla, Malazgirt'in etnik çeşitliliğe dayanan ittifakın ürünü olduğu iddiası, tarihsel gerçeklerle ne ölçüde bağdaştığı konusunda ciddi şüpheler barındırmaktadır.
Çaldıran'ın Yankıları: Kardeş Kanı ve Çarpıtılan Gerçekler
1514 Çaldıran Savaşı ise, Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi Devleti arasında, her ikisi de Türk kökenli hanedanlar tarafından yönetilen güçlerin mücadelesine sahne olmuştur. Osmanlı ordusunun ezici çoğunluğunun Türklerden oluştuğu, tarihsel belgelerle sabittir.
Kürt beyliklerinden bazılarının Osmanlı safında yer aldığı bilinmekle birlikte, Arapların savaşta kayda değer askeri varlık gösterdiğine dair güvenilir kanıt sunulamamaktadır. Aksine, Çaldıran'ın "kardeş kavgası" niteliği ve sonuçları, onu farklı etnik grupların ortak zaferi olarak tanımlamayı zorlaştırmaktadır.
Geçmişin Manipülasyonu: Kimin Çıkarına Hizmet Ediyor?
Tarihi olayların ve zaferlerin güncel siyasi ajandalara göre yeniden yorumlanması, ulusal kimlik ve kolektif hafıza üzerinde derin etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. Zaferlere yeni ortaklar icat etme çabası, mevcut tarih anlayışını temelinden sarsarak, geçmişe yönelik aidiyet duygularını zedeleyebilir.
Özellikle, tarihsel bağlamından koparılarak farklı etnik gruplara mal edilmeye çalışılan kahramanlık anlatıları, toplumda kafa karışıklığına ve milli şuurda erozyona yol açma riski taşımaktadır.
Bu türden revizyonist yaklaşımların, hangi politik hesapların ürünü olduğu ve uzun vadede ne gibi sonuçlar doğuracağı dikkatle analiz edilmelidir.
Sorgulanan Kimlik: Ulusal Hafızaya Yönelik Cüretkar Hamleler
Türk milletinin tarihinde dönüm noktası teşkil eden zaferlerin etnik köken temelinde yeniden paylaştırılma gayreti, sadece akademik tartışmanın ötesinde anlamlar içermesi, "Türk'e ait olan her şeyin" sorgulanabilir hale getirilmesi ve ulusal egemenlik anlayışının zayıflatılması yönündeki daha geniş projenin parçası olarak algılanmaktadır.
Tarihi gerçeklerin eğilip bükülerek, belirli etnik gruplara paye verme veya farklı siyasi hedeflere ulaşma aracı olarak kullanılması, milletin ortak geçmişine ve geleceğine yönelik meydan okumadır. Tarihi olayları bilimsel kanıtlar ışığında ve nesnel bakış açısıyla değerlendirmek, her zamankinden daha büyük önem arz etmektedir.
Sadi ÖZGÜL / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: