Son günlerde Kıbrıs merkezli olarak kamuoyunun gündemine taşınan kaset sızıntıları, yüzeyde ahlaki bir kriz ya da bireysel zaafların ifşası olarak sunulsa da, istihbarat perspektifinden bakıldığında çok daha derin ve çok katmanlı bir operasyonel yapının izlerini taşımaktadır.
Bu türden bilgi sızmaları, yalnızca bireyleri hedef almakla kalmaz; devletin iç güvenlik reflekslerini, iletişim protokollerini, kriz yönetimi kapasitesini ve hatta uluslararası istihbarat ilişkilerini de test eden sofistike hamlelerdir.
Burada dikkat çekilmesi gereken temel kavramlardan biri, istihbarat literatüründe “balık ağı” (fishing net) olarak bilinen metodolojidir.
Bu yöntem, özellikle hedefli bilgi sızdırmalarında kullanılır. Temel amaç, bilginin tamamını değil; seçilmiş, manipülasyona açık ya da kasıtlı olarak çarpıtılmış parçalarını kontrollü biçimde dolaşıma sokarak bilgi akışını, alıcılarını ve reaksiyon zincirini izlemektir.
Bu, klasik bir yönlendirilmiş bilgi tuzağıdır. Amaç yalnızca yaymak değil, iz sürmektir.
Şu soruyu sormak gerekiyor: Kıbrıs’ta gündeme gelen kasetlerin tamamı mı sızdırıldı, yoksa stratejik olarak seçilmiş bölümler mi servis edildi?
Eğer ikincisi geçerliyse –ki eldeki veriler bunu düşündürüyor–, ortada planlı, çok katmanlı bir istihbarat çalışmasının olduğunu varsaymak gerekir.
Bu, içerideki bir ‘insider threat’ yani köstebek kaynaklı olabilir.
Ancak senaryo, dış kaynaklı bir psikolojik operasyonun parçasıysa, hedefin yalnızca kişiler değil, doğrudan devletin sistemsel dayanıklılığıdır.
Modern istihbarat artık klasik cephelerde değil, dijital mecralarda, bilgi manipülasyonu üzerinden yürütülüyor.
Dezenformasyon ve misinformasyon arasındaki çizgi bulanıklaştı.
Dijital içerikler bağlamından koparılıyor, montajlanıyor, başka bir niyetin taşıyıcısına dönüştürülüyor.
Bu noktada yalnızca “ne söylendiği” değil, “kim tarafından, hangi amaçla, hangi kanaldan ve ne zaman” söylendiği daha kritik hale geliyor.
İşte burada istihbaratın temel disiplinleri devreye giriyor: Kaynak değerlendirmesi (source evaluation) ve bilgi doğrulama (verification). İstihbaratta tekil kaynak, zayıf halkadır.
Çapraz doğrulama yapılmadan alınan her veri, manipülasyonun kapısını aralar. Bu yüzden temel prensip şudur: Güven, ama teyit et.
Kıbrıs’taki vakada bu disiplinli yaklaşımı uygulamadığımız sürece sadece “rezil içeriklere” takılı kalır, asıl operatif amacı gözden kaçırırız.
Oysa mesele sadece bir kasetin içeriği değil, o içeriğin neyin parçası olduğu, hangi stratejik hedefe yönlendirildiği ve daha da önemlisi bu operasyonun hangi düzeyde destek aldığıdır.
Karşımızda; bireyleri değil, sistemleri hedef alan, hibrit karakterli bir bilgi savaşı olabilir.
Özetle, bu türden sızıntılarda istihbarat refleksimiz yalnızca içerikle değil, içerik üretim ve yayılma süreciyle de ilgilenmelidir.
Çünkü istihbarat, yalnızca veriyi analiz etmek değil; o verinin hangi mimaride üretildiğini, kimlerce işlendiğini ve hangi sonuçlara ulaşmayı hedeflediğini tespit etme sanatıdır.
Aksi takdirde, kasetlerin içerdiği görüntülerden daha çarpıcı olan şey, bilginin nasıl kullanıldığı ve kimin elinde bir silaha dönüştüğüdür.
Gerçek tehdit, kasetin içinde değil, kasetin kendisinin neye hizmet ettiğinde gizlidir.
Serkan Yıldız / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: