Sevgili okuyucu, Orta Doğu’nun nabzı yine hızlandı.
CNN International’ın “ABD, Hamas’la gizlice görüşüyor” sızıntısının mürekkebi kurumadan, yeni bir bomba düştü: Hamas, Amerikalı asker Idan Alexander’ı hiçbir karşılık ya da ön koşul olmadan serbest bırakmayı planlıyor!
ABD, bu “jestin” İsrail’in kabul ettiği Witkoff planı çerçevesinde esir müzakerelerini başlatacağını Tel Aviv’e bildirmiş.
İsrail temkinli, savaş hedeflerinden vazgeçmeden masaya oturmaya hazırlanıyor.
Trump’ın Filistin çıkışı, Suriye’deki kaos, Türkiye’nin yükselen rolü ve DEM-PKK görüşmeleri derken, bölgede kartlar yeniden karılıyor.
Hadi, samimi bir sohbette bu satranç tahtasını çözelim.
Hamas’ın jesti, ilk bakışta şaşırtıcı.
ABD’nin terör listesinde yer alan bir örgüt, neden böyle bir zeytin dalı uzatsın? Romantikleşmeden düşünelim: Bu, muhtemelen ABD-Hamas arasındaki gizli görüşmelerin meyvesi.
Trump’ın “Filistin’i tanıyabiliriz” sözleri, Washington’ın İsrail merkezli politikasında çatlaklar oluşturmuştu.
Hamas, bu adımla hem ABD’ye göz kırpıyor hem de uluslararası meşruiyet arıyor.
Witkoff planı, esir takası için kademeli bir çerçeve sunuyor, ama detaylar bulanık. İsrail, “Savaş hedeflerimizden şaşmayız” diyerek klasik taktiğini sürdürüyor: Masada konuş, sahada vur.
Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyonu, iç politik baskılarla ateşkese direniyor.
Philadelphi Koridoru’nda kontrol ısrarı ve Gazze’deki operasyonlar, bu duruşun göstergesi. Hamas’ın jesti, İsrail’i köşeye sıkıştırabilir; reddetmek, Trump’la gerilimi artırır.
Zira sızdırılan görüşmeler, İsrail medyasında “Netanyahu’ya tokat” diye yankılanmıştı.
Trump’ın hesabına bakalım.
Pragmatik bir lider olarak Gazze’de barışı sağlayıp “yüzyılın anlaşmasını” cilalamak, 2024 zaferini taçlandırmak istiyor.
Hamas’ın jesti, ona altın tepside fırsat sunuyor: Esir krizinde ilerleme, Arap dünyasına “adil bir ABD” imajı ve Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün’le ekonomik anlaşmalar için zemin.
Dahası, Hamas’ı masaya çekerek Filistin davasını İran’ın elinden alıyor, Çin’in bölgedeki yükselişini frenliyor.
Sızıntılar ve jest, Trump’ın ekibinden kurgulu bir hamle gibi; İsrail’e “Ya hizaya gel, ya yalnız kal” mesajı net.
Suriye’deki kaos, denklemi karmaşıklaştırıyor.
2024’te Baas rejimi çöktü, Esad Rusya’ya kaçtı, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) Şam’ı ele geçirdi. Bu, Türkiye ve ABD için yeni bir oyun alanı, ama İran ve Rusya için hezimet. Hamas’ın jesti, İran-Suriye-Hizbullah hattından kopup bağımsız aktör olma çabası olabilir.
İsrail, Suriye sınırında HTŞ’den tedirgin; Hamas’ın hamlesi çifte tehdit.
İran, Haniye suikastı ve Suriye kaybıyla geriliyor, ama Hizbullah ve Husilerle sahada. Rusya, Ukrayna yüzünden zayıf; Suriye’deki üslerini korumak için HTŞ’yle pragmatik anlaşma peşinde.
Çin ise ekonomik yatırımlarla sessizce yükseliyor.
Türkiye, bu kaosta kilit aktör. Erdoğan, Gazze’deki krize sert tepkiyle Filistin davasında bayrağı taşıyor.
Trump’ın “Gazze’yi devralırız” lafına “Gazzelileri kimse vatanından çıkaramaz” restiyle karşılık verdi.
Suriye’de HTŞ ve Suriye Milli Ordusu’yla etkili; yeni yönetimde söz sahibi.
ABD-Hamas görüşmelerinde dolaylı arabulucu olabilir.
Erdoğan-Trump telefonları ve Hakan Fidan’ın diplomasi trafiği, ilişkileri ısıtıyor. Ama S-400 ve YPG gibi konularda Ankara, somut adım bekliyor.
Suriye’deki DEM-PKK görüşmeleri, Türkiye için alarm zilleri çaldırıyor. HTŞ’nin Şam’ı almasıyla yeni bir yönetim şekilleniyor, ama PKK/YPG’nin kuzeydoğuda özerklik hayalleri sürüyor.
ABD, YPG’yi “IŞİD’le mücadele” bahanesiyle destekliyor; bu, Türkiye’nin kırmızı çizgisi. DEM’in Kürt gruplarıyla görüşmeleri, özerk bir Kürt bölgesi için zemin hazırlama çabası.
Bu, Türkiye için ciddi risk: PKK/YPG’nin kalıcı bir yapı kurması, sınır güvenliğini tehdit eder ve iç politikada Kürt meselesini alevlendirir. ABD’nin YPG’yi tamamen terk etmesi zor, ama Trump, Türkiye’yle anlaşmalar için desteği sınırlayabilir.
HTŞ’nin Sünni ağırlıklı yönetimi, PKK/YPG’nin özerklik hayallerini zora sokuyor; Türkiye, HTŞ üzerindeki etkisini kullanarak YPG’yi köşeye sıkıştırabilir.
Ancak, YPG’nin masada tutulması, Türkiye’yi rahatsız eden bir pazarlık unsuru.
Türkiye taviz mi veriyor, kaybediyor mu?
Şu an proaktif bir rol oynuyor; HTŞ ve Suriye Milli Ordusu, Ankara’nın elini güçlendiriyor. Etkisini kaybederse, sınır güvenliği ve iç politikada darbe alır. Ama mevcut durumda, HTŞ üzerinden etkisini koruyor ve masada söz sahibi.
Peki, bu kaos nereye varıyor?
Hamas’ın jesti, Witkoff planıyla esir takasını başlatırsa, Filistin’in tanınması gündeme gelebilir; ama bu, İsrail’in gölgesinde sınırlı bir devlet olacak.
Trump, Hamas’la flört ederek İran’ı izole ediyor, İsrail’i hizaya çekiyor ve Türkiye-Suudi Arabistan-Mısır ittifakını güçlendirmeyi planlıyor.
Suriye’de HTŞ’li yönetim, Türkiye ve ABD’nin etki alanını genişletecek, ama DEM-PKK görüşmeleri tuzak potansiyeli taşıyor.
Türkiye, YPG konusunda uyanık olmalı; HTŞ üzerinden PKK/YPG’yi sınırlayabilir. İran’ın misillemeleri, İsrail’in restleri ya da Hizbullah’ın hamleleri her an kriz çıkarabilir.
Ukrayna savaşı, Rusya’yı zayıflatırken bu denklemi dolaylı etkiliyor.
Doğu Akdeniz ve Hint-Pasifik gerilimleri de yansıyabilir.
Orta Doğu, tam bir satranç tahtası. Trump, Hamas’ın jestini ve Filistin kartını kullanarak “büyük anlaşmasını” oynuyor, ama bu, İsrail’in çıkarlarını koruyacak. Türkiye, arabulucu olarak parlayabilir, ama YPG konusunda temkinli olmalı. İran ve Rusya gerilerken, Çin sessizce yükseliyor.
Hamas’ın jesti, barış kapısı mı, yeni bir krizin fitili mi?
Bir Filistin devleti ilanı görebiliriz, ama bu, herkesi mutlu etmeyecek. Türkiye, HTŞ üzerinden Suriye’de etkisini korursa kazanır; DEM-PKK görüşmeleri ise dikkatli bir diplomasi gerektiriyor.
Siz ne dersiniz, bu kaos nereye varır?
Gözlerimiz Trump’ın bir sonraki hamlesinde, ama Türkiye’nin de boş durmayacağı kesin.
Şükriye Akkoç / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: