Çinlileştirme (isim), geleneksel olarak Çinli olmayan insanların, ülkedeki baskın etnik grup olan Han Çinlilerine dönüştürülmesi, onların kültürünü, geleneklerini ve yaşam tarzını zorla asimile edilme sürecini ifade eder.
Uygurlar, tarihsel olarak büyük ölçüde Uluğ Türkistan’ın Doğu kısmında Çin işgalindeki Doğu Türkistan (Uygur Özerk Bölgesi)'nde yaşayan Doğu Türkistan’ın sahibi kadim Uygur Türk halkıdır. Uygur dilini konuşurlar ve çoğunlukla Müslümandırlar.
Uygurlar ile Han Çinlilerinin egemenliğindeki Çin arasındaki ayrışma yüzyıllar öncesine dayansa da 11 Eylül 2001'de ABD'de gerçekleşen terör saldırılarının ardından Çin'in Uygurları devletin tanımladığı üç kötülüğe (terörizm, ayrılıkçılık ve dini aşırılıkçılar) meyilli olarak algılamaya başlamasıyla daha da kötüleşti
Bu durum daha sonra Uygurları Çinlileştirmeye yönelik kapsamlı ve baskıcı bir kampanyaya yol açtı ve Çin hükümeti o zamandan beri 35 milyon Uygur'un aleyhine son teknoloji bir gözetleme imparatorluğu kurmak için milyarlarca dolar harcadı.
Entegre Ortak Operasyon Platformu (IJOP)
2016 yılında Çin devleti, Entegre Ortak Operasyon Platformu (IJOP) olarak bilinen gelişmiş bir sistemi uygulamaya başladı. Bu istilacı gözetim aygıtı, (ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere) aşağıdakiler gibi çeşitli kaynaklar aracılığıyla insanlar hakkında veri toplar:
Akıllı telefonların, bilgisayarların ve diğer cihazların benzersiz tanımlama adreslerini toplamak için kullanılan Wifi- Koklayıcırlar.
Uygurların günlük hayatlarını izleyen yüz tanıma CCTV kameraları. Bu kameraların çoğu yüz tanıma yazılımı ve gece görüş yeteneklerine sahiptir. Doğu Türkistan’ın başkenti Ürümçi, yüz tanıma kameralarıyla donatılmış ve her 200 metrede bir nöbet tutan 'Kolay Polis Karakolları' ile doludur.
Veri toplama amacı olan kontrol noktaları. Uygurların günlük hayatlarında gezinmek için geçmeleri gereken sayısız kontrol noktası vardır; benzin istasyonlarında, okullarda, camilerde vb. bulunurlar. Veri kapıları kullanarak, kontrol noktaları " insanlardan IMEI numaraları gibi bilgiler" ve vatandaş kimlik numaraları ve plaka numaraları toplar.
IJOP ayrıca kişinin banka kayıtları, sağlık durumu, aile planlaması bilgileri vb. hakkında eksiksiz bilgilere sahiptir. Uygulamanın kullanılma yollarından biri de uzaktan bile olsa şüpheli bir aktivite veya davranış hakkında polisi uyarmaktır
Bir kişi çok fazla kitap bulundurmak, İslam hakkında bilgi edinmek için sosyal medyayı kullanmak veya başka bir ülkeden dönmek gibi en basit sebeplerden dolayı şüpheli olarak değerlendirilebilir. Devlet daha sonra bu kişiyi, esirlere nasıl entegre olacakları ve gerçekten "Çinli olacakları" öğretildiği veya yeniden öğretildiği gözaltı kamplarından birine gönderebilir. Tutuklulara Çin tarihi, dili ve kültürü hakkında dersler verilir ve Çin Komünist Partisi marşlarını söylemeye zorlanırlar.
Milyonlarca Uygur'un bu kamplarda şimdiye kadar acı çektiği bildiriliyor. Ve Çin bu kampların sadece 'yeniden eğitim merkezleri' olduğunu ve uğursuz hiçbir şey içermediğini iddia etse de orada sayısız tecavüz, cinsel taciz ve şiddet raporu var- kadınlar en savunmasız olanlar.
Teknoloji Odaklı Bir Gözetim Kâbusu
Uygurlar rutin olarak biyometrik taramalara tabi tutuluyor ve yerel yetkililere DNA örnekleri vermek zorunda kalıyorlar. Kamuoyunda yaptıkları neredeyse her hareket kameralar aracılığıyla inceleniyor.
Dünyanın en çok gözetlenen şehirlerini sıralayan 2022 Comparitech araştırmasına göre, önceki yıllarda olduğu gibi Çin şehirleri baskındı. Araştırma, Çin şehirlerinin 1.000 kişi başına 372,8 kameraya sahip olduğunu vurguladı.
Uygurlar ayrıca kişilerin iletişim bilgilerini, kısa mesajlarını ve diğer bilgilerini toplayan bir uygulama yüklemeye zorlanıyorlar ve böylece hayatlarının hiçbir alanı gizli kalmıyor.
Sürekli tehlikeli adımlar atan Çin, duyguları tespit eden kameralar kullanmaya bile başladı. Bir yazılım mühendisi daha önce Sincan'daki polis karakollarına bu tür kameralar yerleştirdiğini iddia ederek, "Duygu tespit kamerasını konudan 3 metre uzağa yerleştirdik. Yalan makinesine benziyor ancak çok daha gelişmiş bir teknolojiye sahip." dedi.
Sistem, yüz ifadelerindeki ve cilt gözeneklerindeki değişiklikleri tespit ediyor ve toplu görsel veriler, algoritmalar ve makine öğrenimi kullanarak Uygurları ve diğer "hassas grupları" tespit etmek üzere 'eğitildi'.
New York Times'da çıkan bir makalede, Uygurları görünüşlerine göre teknoloji kullanarak tanımlama uygulamasına " otomatik ırkçılık " denildi.
Teknoloji Aracılığıyla İslamofobi
Çin'in sözde üç kötülüğüyle mücadelesi, onu İslamofobi bir Çinlileştirme projesini uygulamaya yöneltti. Camiler sürekli olarak izleniyor ve güvenlik personeli, ibadet eden Müslümanların kampüse girmeden önce yüz tarama teknolojisinden geçmesini sağlıyor.
Çin, cami mimarisine yönelik baskılar bile uyguladı, kubbe ve diğer İslami mimari özelliklerin inşa edilmesini yasakladı.
Devlet, diğer mekanizmaların yanı sıra gelişmiş gözetleme sistemini kullanarak 2014'ten beri 600'den fazla imamı ve diğer dini şahsiyetleri hapse attı. Ve Çin, bu şahsiyetlerin huzursuzluk kışkırtma veya aşırılığı teşvik etmede yer aldığını iddia etse de kanıtlar "devletin Doğu Türkistan'daki sıradan dini ifadeyi aşırılıkçı lığa veya siyasi ayrılıkçılığa bağlamak için çalıştığını" gösteriyor.
Gözetleme sistemi aynı zamanda İslami ifadelerin kullanımı gibi en sıradan davranışları bile takip ediyor; mesela İnşallah ve Aleykümselam gibi.
Yurt dışında yaşayan Uygurlar bile bundan muaf değil. Çin elçilikleri faaliyetlerini düzenli olarak izliyor ve yabancı hükümetler Çin tarafından Uygurları geri göndermeleri için baskı altına alınıyor.
Çin büyükelçiliklerinin ayrıca " Uygur Bölgesi’ndeki öğrenci veya işçilerin ailelerini rehin tutarak şantaj yaptığı " bildirildi.
Çinli Müslümanlar- Uygurlar ve diğerleri- Mekke'ye yıllık Hac ziyaretini bile barışçıl bir şekilde gerçekleştiremiyor. Bu Müslümanlar, hükümetin Müslümanların güvenliğini sağlamak için tasarlandığını ilan ettiği GPS özellikli 'akıllı kartlar' taşımak zorunda; ancak hak savunucuları bu hareketi hükümetin ek bir yetki aşımı olarak görüyor.
Devlet, hac ibadetini yerine getirmek üzere yalnızca az sayıda Müslüman’ı seçiyor. Bu uygulama, artan güvenlik önlemleriyle birleşince, 2016 yılından bu yana Çinli hacıların sayısında azalma görülüyor.
Çin Şirketleri ve Gözetim Kapitalizmi
Çin, Uygurların anavatanı Doğu Türkistan’ı deneysel bir gözetleme bölgesi, adeta bir polis laboratuvarı olarak kullanıyor; Uygurları kullanarak yeni öngörü teknolojilerini test ediyor ve hükümet daha sonra bunları ülkelere ve kurumlara satıyor.
Bu tür teknolojilerin üretimi ve satışı, Çin'in küresel bir ekonomik güç olarak büyümesinin bir göstergesi olsa da "Uganda'dan Myanmar'a kadar birçok ülkenin baskıcı gündemlerini desteklemek için Çin'den gözetleme ekipmanları satın alması " nedeniyle tehlikeli bir emsal teşkil ediyor.
CloudWalk, Yitu, Megvii ve SenseTime gibi şirketler milyar dolarlık varlıklar haline geldi. Binlerce Çinli firma artık yüz tanıma teknolojisi, akıllı telefon gözetim ekipmanı, uygulama filtreleme ve derin paket inceleme ekipmanı sunuyor.
Tüm bu şirketler Çin hükümetine soru sormadan veri sağlamalıdır. Örneğin, Eyecool Shenzhen Technology'nin Skynet adlı devasa bir polis sistemine günlük 2 milyon yüz görüntüsü eklediği bilinmektedir- Çin'in monolitik video gözetim ağı.
Çin, Uygur Müslümanları ve diğer azınlıklar için Orwellvari bir kabusa dönüştü.
Sinicizasyonun tehlikeli yolu, ileri teknoloji kameralar, gelişmiş yapay zekâ, güçlü algoritmalar ve yüz/duygu tanıma yazılımlarıyla döşenmiştir.
Kuşak ve Yol Girişimi, gelişmekte olan ülkelere verilen krediler, güçlü diplomasi ve diğer rejimlere teknoloji ihracatı sayesinde Çin, belki de dünyanın en çok gözetlenen halkı olan Uygurlara karşı işlediği suçlardan dolayı gerçek bir hesap verebilirlikten kaçmayı başardı.
Yücel Tanay / ENP
Not : Yazıların bilimsel, etik sorumlulukları yazarlara aittir. Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
Yorumlar
Kalan Karakter: