Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında, sadece ekonomik kalkınmanın değil, milli onurun da sembollerinden biri olarak doğdu Sümerbank. Kurtuluş Savaşı’ndan henüz çıkmış, yorgun ama dimdik duran bir milletin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığının fabrikasıydı. Üretmekti, dik durmaktı, kendi gömleğini, kendi pabucunu, kendi geleceğini ilmek ilmek örmekti Sümerbank.
Ordunun üniformasını da o dikti, öğrencinin önlüğünü de. Ayakkabının tabanına da ruh katıldı, gömleğin yakasına da vatan sevgisi işlendi. Kaliteydi, zarafetti ama en önemlisi onurdu. O mağazalara giren hiçbir çocuk yoksulluğun utancını yaşamadı. Babasıyla annesi ayrı olan da, köyden gelen de şehirde büyüyen de aynı sıcaklığı hissetti Sümerbank’ta. Her çocuk, bedenine göre ama insan onuruna yaraşır bir kıyafeti sevinçle giydi.
Sümerbank, sadece bir üretim tesisi değil; eşitliğin, devletin şefkatli elinin, sosyal adaletin kumaşla vücut bulmuş hâliydi.
Ta ki... Anadolu’nun damarlarında dolaşan bu yerli ve milli sistem, işgal valilerinin gölgesinde planlanan kararlarla saf dışı bırakılana kadar. Sümerbank, küresel sermayeye kurban edilen ilk değerlerden biri oldu. O gün o düğmeye basanlar, sadece bir fabrikanın değil; bir milletin hafızasında iz bırakan bir onur kurumunun da fişini çektiler.
Ama unuttukları bir şey vardı...
Sümerbank’tan giyinen çocuklar büyüdü. Bugün o çocuklar, kimin neyi imha etmek istediğini çok iyi biliyor. Çünkü onların bedenine Sümerbank’ın kıyafetleri, ruhuna ise onur ve haysiyet kumaşı işlenmişti.
Bugün yeni bir kuşak geliyor. Sümerbank’ı sadece hatırlamıyor, onu yeniden inşa etmenin yollarını arıyor. Yerli üretimi, kamusal değeri, adaleti ve fırsat eşitliğini yeniden tesis etmenin hayalini kuruyor. O hayal bir gün, tıpkı Sümerbank gibi gerçeğe dönüşecek.
Ve o gün geldiğinde, bu topraklara ait olan hiçbir değer, bir daha el kapılarında heba edilmeyecek.
Bugün talimatları kolundaki akıllı saatlerden alanları da Türk çocuklarını Arap soslu bir kimlik karmaşasıyla yoğurmaya çalışanları da görüyoruz. Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesil hayalini silmeye çalışanlar her dönem vardı, bugün de var. Fakat her karanlık hamle, karşısında aydınlık bir bilinçle çarpıyor artık.
Andımız kaldırıldı belki ama o andın ruhu, bugünün çocuklarının sesinde yeniden yankılanıyor. Türk’ün kıymetini, varlık yokluk mücadelesinin anlamını daha derinden kavrıyorlar. Çünkü onlar biliyor ki; vatan yalnızca toprak değil, bir duruş meselesidir.
1919’da Bandırma Vapurunda olanlarla, o gün İngiliz zırhlısına binip kaçanların torunları arasındaki mücadele, bugün çok daha sofistike, çok daha dijital, çok daha sinsi ama aynı kararlılıkla devam ediyor. Bir tarafta kendi kaynaklarıyla yeniden doğrulmaya çalışan bir milletin çocukları, diğer yanda o kaynakları yurt dışına peşkeş çeken “modern mandacılar.”
Ancak umut var...
Çünkü artık Sümerbank’tan giyinen çocuklar, Sümerbank'ı yeniden ayağa kaldırmak isteyen mühendisler oldular. Yerli üretimden, milli yazılıma; dijital vatan savunmasından, çocuklar için tasarlanan yapay zekâ destekli eğitim sistemlerine kadar her alanda mücadele eden, memleketin kodlarını yeniden yazmaya çalışan bir kuşak doğdu.
Bu kuşak, sadece geçmişin hatırasını yaşatmıyor; geleceğin altyapısını kuruyor.
Bu kuşak, sadece “ne güzel günlerdi” demiyor; “daha güzel günleri biz inşa edeceğiz” diyor.
Ve evet, o gün gelecek…
Sümerbank yeniden kurulacak belki farklı bir isimle ama aynı ruhla. Fabrikalar yeniden çalışacak, çocuklar yeniden gururla giyinecek. Yerli malı haftası afiş olmaktan çıkıp hayatın merkezine oturacak. Öğrenciye, askere, çiftçiye, memura yine devletin şefkatli eli dokunacak. Çünkü bu milletin genetiğinde var ayağa kalkmak. Yeter ki biz, kumaşı bozmadan dokumaya devam edelim.
Bugün bir yanda Sümerbank’ın kıymetini bilenler var; emeği, üretimi, kamusal değeri, sosyal adaleti miras bilenler… Diğer yanda ise ekranlarda, sosyal medyada "köşeyi dönme" hayali satanlar, Çiftlik Bank gibi sahtekârları girişimcilik modeli sananlar…
Biri, bu topraklarda alın teriyle büyümüş kumaş fabrikalarının sessiz çığlığını duyuyor. Diğeri ise sabah vaadini akşama unutan, değer değil dikkat peşinde koşan bir sahtelik içinde savruluyor.
Ama günün sonunda bir şey değişmiyor:
Gerçekler sahte ışıltıları ezer.
İnsanlar unutur gibi olur ama ruh unutmaz.
Ve o ruh, onur ve haysiyet kokulu kumaşı tanır.
O kumaşı giyenler, onu taşımasını bilir. Ve işte onlar…
Karanlıkta yolunu kaybetmeyenler,
Kandırılmayanlar,
Kodlanmayanlar,
Kullandırılmayanlar…
Onlar, sadece geçmişin değil; geleceğin de zafer sahipleri olacak.
Sümerbank bir fabrika değil sadece — bir duruştur. Ve o duruş, bugün yepyeni ellerde yeniden yükseliyor.
Çünkü bu memleketin asıl evlatları, kumaşı sağlam olanlardır.
Burak Bozkurtlar / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: