Dünya genelinde açlık, gıda güvencesi ve güvenilir gıda problemleri her geçen gün artarken iklim değişikliğinin etkisi altındaki tarımın sürdürülebilirliği ciddi bir tartışma konusu olmakla birlikte son yıllarda artan salgın hastalıklar, çevre, hayvan ve insan sağlığı sorunları başta işlenmiş gıdalar olmak üzere tüketilen taze gıdaların da tüketici tarafından güvenilirliğinin sorgulamasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda tüketilen gıda için hava kalitesinin düşmesi, toprak ve su kirliliği kadar üretim ya da yetiştirme aşamasında koruyucu mühendislik ve veterinerlik hizmetleri uygulamalarından biri olan pestisitler ciddi bir risk unsuru olarak görülmektedir. Ancak günümüzde çokça tartışılan pestisitlerin, doğru anlaşılabilmesi için gerek üretici gerekse de tüketicinin bilinçlendirilmesi önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Pestisit dediğimizde,
“İnsektisitler, mineral yağlar, herbisitler, fungusitler, bakterisitler, rodentisit ilaçları ve insan veya hayvan hastalıklarının vektörleri de dahil olmak üzere herhangi bir zararlıyı önlemeye, yok etmeye veya kontrol etmeye yönelik diğer herhangi bir madde veya madde karışımını, gıda, tarım ürünleri, ağaç ve ağaç ürünleri veya hayvan yemlerinin üretimi, işlenmesi, depolanması, nakliyesi veya pazarlanması sırasında zarar veren veya bunlara başka bir şekilde müdahale eden istenmeyen bitki veya hayvan türleri veya vücutlarındaki veya üzerlerindeki böceklerin, araknidlerin veya diğer zararlıların kontrolü için hayvanlara uygulanabilecek maddeler ile bitki büyüme düzenleyicisi, yaprak dökücü, kurutucu veya meyveleri seyreltmek ya da meyvelerin erken dökülmesini önlemek için kullanılan maddeler ile hasattan önce veya sonra ürünleri depolama ve nakliye sırasında bozulmaya karşı korumak için ürünlere uygulanan maddeleri içerir (FAO)”
Şeklinde geniş bir tanımlama yapılabilmektedir. Sürdürülebilir bir tarımsal üretimden bahsettiğimizde ise pestisitler; zararlı için ekonomik zarar eşiğinin aşıldığı, hastalıklar için patojenin konukçusunun bulunduğu ve çevre koşullarının uygun olduğu, kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemlerinin biri, bir kaçı veya hepsi birlikte denedikten sonra yetersiz kaldığı durumlarda tercih edilen kimyasal mücadele yöntemidir.
Pestisitler ile ilgili en eski kayıt 4 500 yıl öncesine aittir ve Sümer'ler tarafından kullanılan elementer kükürt tozudur. Günümüzde halen kullanımı devam eden kükürt, toprakta organik ve inorganik formda bulunurken yer kabuğunun % 0,06'ını kaplamaktadır. Bitki ve hayvan atıklarında, hayvansal gübrelerde, yağış ile doğal; pestisit, kimyasal gübre ve toprak düzenleyiciler ile kimyasal yolla atmosferle döngüye girmektedir. Bu döngü gaz forma dönüşmesi sebebiyle gerçekleşmektedir. Bitkiler tarafından alınarak, sulama veya yağış etkisi ile yıkanarak, erozyonla da topraktan yitirilmekte olan kükürt, anlaşılacağı üzere fungal hastalıkları önlemek veya mücadele etmek için, toprak pH'ını düşürmek için ya da gübre olarak, bitkiler tarafından da klorofilin sentezinde, protein yapımında, transprasyonda kullanılmaktadır ve oldukça önemli bir role sahiptir. Bugünün dünyasında ise binden fazla pestisit kullanılmaktadır.
Yakın tarihe baktığımızda Dichloro Diphenyl Trichlorethane (DDT) 1800`lü yılların son çeyreğinden itibaren bilinmesine karşın 1939’da böcek öldürücü özelliğinin keşfiyle dünyada kimyasal mücadele döneminin başlamasına öncülük etmiştir. Bu tarihten itibarinde başta DDT olmak üzere pestisit kullanımı dünyada artmaya, etken maddelerde çeşitlenmeye başlamıştır. DDT, tarımsal üretimde verim ve kaliteyi etkileyen böcekler ile Rickettsia prowazekii (epidemik), ve Rickettsia typhi (endemik) bakterilerilerinin sebep olduğu ve Pediculus humans ile yayılan tifüs, Plasmodium vivax, Plasmodium malaria, Plasmodium ovale, Plasmodium falciporum ve Plasmodium knowlesi sıtma paraziti taşıyan Anopheles türü sivri sineklerin mücadelesinde uzun yıllar kontrolsüzce kullanılmıştır. İlk kez 1948 yılında insan vücudundaki organik klorlu bileşiklerin saptanması pestisit kullanımında sınırlamayı gündeme taşımış ve 1960`da FAO ve WHO öncülüğünde “Pestisit Kalıntıları Codex Komitesi (CCPR)” kurulmuştur. DDT’de 2001 yılında imzalanan Stocholme Sözleşmesi ile yasaklanmıştır ancak halen sıtma ve tifüs gibi hastalıkların önlenmesinde kontrollü olarak kullanımı sürdürülmektedir. CCPR ise gıdalardaki pestisitler için maksimum kalıntı limiti ( MRL) değerlerini belirlerken halk sağlığını korumakta ve uluslararası ticarette gıda güvensizliğinin önüne geçmek için “Codex Alimentarus” olarak bilinen kuralları belirlemektedir.
Dünya genelinde 2022 yılında pestisit kullanımı 3,7 milyar ton ( 2,38 kg/ha) olarak gerçekleşirken piyasa değeri 48,8 milyar Amerikan doları olmuştur (FAOSTAT). Milyar dolarlık uluslararası pestisit ticaretinde en büyük pay SYGENTA ve BAYER tarafından paylaşılmaktadır. Türkiye'de 2022 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı'nca yayınlanan il düzeyinde bitki koruma ürünleri kullanım miktarı 55,374 bin ton olarak bildirilmiş ve kullanım oranları dağılımında ilk üç il %7,7 Antalya, %7,6 Manisa, %7,2 Mersin olmuştur. Genel kullanım dağılımında %35,1 fungusitler, %26,3 herbisitler, %22 insektisitler, %4,5 akarisitler, %0,5 rodentisitler, %11,6 diğerleri (bitki aktivatörü, bitki gelişim düzenleyici, böcek cezbedici, fumigant, nematosit, kükürt, madeni yağlar) oluşturmaktadır. Bu bağlamda iddia odur ki;
“Pestisitler olmadan, dünyanın herhangi bir bölgesinde yeterli miktar ve kalitede üretim sağlamak neredeyse olanaksızdır (Doğan ve Karpuzcu, 2019). ”
Oysa pestisit uygulamalarının sadece % 0.015- 6.0’sı hedefe ulaşmakta diğer kısım ise rüzgar ile sürüklenerek hedef dışı organizmaların etkilenmesine sebep olmakta, atmosfere karışmakta ve hava olayları ile yeryüzüne geri dönmektedir. Çok büyük bir kısmı toprağa geçerek toprak mikrobiatasını olumsuz etkilemekte bunun doğal sonucu olarak fiziksel ve kimyasal yapısını bozarak fitotoksititeye sebep olmakta, evaporasyonla atmosfere karışmakta yine yağış ile toprağa geri dönmektedir. Topraktan yağmur veya sulama suyu ile sızıp yeraltı su kaynaklarını da kirletmektedir. Tatlı su kaynaklarına ulaşan toksik bileşikler canlı yaşamanı tehdit etmekle birlikte tüketime alınan su ürünleri ile insan sağlığını da ciddi oranda etkilemektedir. Bu bağlamda kullanımlıların denetlenmesi, etken maddelerin doğru bitkiye yeterli dozda, uygun zamanda ve etkin yöntemle uygulanması en önemli konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutulmamalıdır ki toksik olan pestisitlerin dozu başta uygulayıcısında solunum, deri teması veya yutma ile akut veya kronik etkilerle sebep olmaktadır. Her geçen gün artan pestisit kullanımına bağlı olarak toprak, su ve havada biriken toksik maddeler ya da kontamine olan bitkiler, arı ve balık ölümleri başta olmak üzere ekosistemlerin içerisinde yer alan biyoçeşitliliği tehdit etmektedir. Bir diğer önemli unsur ise pestisit kalıntıları sebebiyle güvenli gıda veya gıda güvenliği sorunudur. Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2024 raporunda, dünyada 2023 yılında ortalama 757 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya kaldığı, 2,33 milyar insanın da gıda güvensizliğinden şiddetli veya orta düzeyde etkilendiği ifade edilmiştir.
Açlığın önüne geçmek için, birim alandan daha fazla verim elde etmek için, kayıpları engellemek için ve pek çok nedenle kullanılan pestisitlerin biyoçeşitliliği etkileyerek iklim değişikliğine sebep olduğu, günümüzde 8 milyarı aşan dünya nüfusunu doyuramadığı gibi toksikolojik etkilerle insan ve diğer canlıların sağlığını bozduğu söylenebilmektedir. Sonuç olarak entansif tarımdan vazgeçilmesi, organik tarım gibi üretim yöntemlerinin yaygınlaştırılması, su yönetiminin sağlanması, ürün rotasyonunun zorunlu tutulması, bahçe tesislerinin doğru yapılması ve entegre mücadele içindeki kimyasal mücadele yöntemlerinden mümkün olduğunca az yararlanması gerekmektedir.
Nilüfer Fatma Aydemir /ENP
Kaynaklar
Doğan, F.N., Karpuzcu, M.E., 2019. Türkiye’de tarım
kaynaklı pestisit kirliliğinin durumu ve alternatif
kontrol tedbirlerinin incelenmesi. Pamukkale
Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 25(6):
734-747.
Brezina, R., Murray, E. S., Tarizzo, M. L. & Bögel, K. (1973). Rickettsiae and rickettsial diseases. Bulletin of the World Health Organization, 49 (5), 433 - 442. https://iris.who.int/handle/10665/263630
World Health Organization. (2015). Confronting plasmodium vivax malaria. World Health Organization. https://iris.who.int/handle/10665/181163
https://www.fao.org/
https://www.un.org/en/
https://www.tarimorman.gov.tr/
Yorumlar
Kalan Karakter: