Türkiye adeta köy kentlere dönüşmüşken köylerini mahalle yaparak, yerinden yönetim anlayışını merkezden yönetime çevirmiş ve akabinde tarımda yaşanan yapısal sorunları daha da büyümüştür. Gelişen teknoloji ile işlenebilir tarım alanının genişlemesi, “Yeşil Devrim” ile hastalık ve zararlı mücadelesinde kullanılan pestisit, birim alandan daha fazla verim almaya yönelten inorganik gübreler uzun vadede geri dönüşü zor sorunları peşi sıra getirmiştir. Bu bağlamda tarıma dayalı ekonomi tıpkı tarım nüfusu gibi azalmaya doğru yönünü döndürmüştür.
Tarım ve Orman Bakanlığının kayıtlarına göre 2, 9 milyon çiftçi bulunmaktadır. 85,33 milyonluk nüfusu yıllık 45 milyon ton yaş sebze ve meyve üreterek karşılayan, aynı zamanda ihracata gönderen ve 2024 yılı ihracat geliri 3,4 milyar dolar seviyesini bulan çiftçinin ülke ekonomisinden aldığı destekleme payı ise 2024 yılında 91,5 milyar TL'dir.
Ülkemizde 1985 yılına kadar nüfusunun yarısından fazlası kırsalda yaşamaktayken bu tarihten itibaren kent nüfusu kutsalı geçmiş ve kırsaldan göç artış göstermiştir. Türkiye'nin kent nüfusunda meydana gelen artış beraberinde pek çok sosyo ekonomik sorun gibi çarpık kentleşme, altyapı sorunu ve kent çevresindeki tarım alanlarının imara açılmasına yol açmıştır. Tarıma vurulan kentleşme darbesi gibi tüketim odaklı anlayış farklı kanun ve yönetmelikler ile sürdürülmektedir. Bunlardan en çarpıcı olanı ise AB örneği olacaktır.
Türkiye, 1987 yılında başvurduğu Avrupa Ekonomik Topluluğuna tam üye olmak istemesinden günümüze Avrupa Birliği uyum sürecine alınan ve birlik üyesi olmayı bekleyen sözde de gelişmekte olan ülkeler listesinde yer almaktadır. Uyum kriteri olarak, tarım, Kadın-Erkek eşitliği, insan hakları, özgürlükler, yüksek öğretimde kişi sayısının artırılması, ölüm cezasının kaldırılması, ceza kanununda değişiklik. Işsizlik enflasyonun tek haneye düşürülmesi gibi konular öngörülmüş ve yıllar içinde bu kriterlerin yeterli olmadığı rapor olarak sunulan Türkiye'nin bekleyişi devam ettirilmiştir.
Türkiye AB uyumlanırken kendi öz sermayesi ile kurduğu ve dinamiklerinden “hantallaştı” ya da “zarar ediyor” diyerek vazgeçmiştir. 2000’li yılların başında özelleştirme kapsamına alınan ve devletin elinde bulunan çiftçinin üretiminin adeta teminatı sayılabilecek TMO, TEKEL, TARİŞ…SÜMERBANK, Şeker Fabrikaları gibi pek çok kuruluş özelleştirilmiş ve ardından da kapatılmıştır. Mevcut alanlar kapatmalarını izleyen süreçlerin ardından şehir planlarında yapılan değişiklikler ile imara açılmıştır ve AVM, rezidans, gibi binaların yapılması sağlanmıştır.
Oysa,
“Milli ekonominin temeli ziraattır”
Diyen Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ithal ikameci bir politika izlerken tarımı sanayi ile entegre etmeyi başarmıştır. Örneğin, Aydın Ovasında ekilen pamuk Nazilli Basma Sanayi olarak bilinen SÜMERBANK fabrikalarında önce iplik ardından kumaşa dönüşmüş sonrada hamarat ellerde birer elbise olarak satışa çıkarılmıştır.
Bir fabrikadan çok yaşam alanı olarak tasarlanan Sümerbankların yerleşkesi içerisinde lojmanlar, kreş, sosyal tesisler ile bugünün lüks sitelerinden farksız yapılar olarak değerlendirmesi gerekliliği ise unutulmamalıdır. İşçi sınıfının hak ettiği değer verilmiş, insan haklarının evrenselliğine en güzel örneklerden biri olmuş ve elbette işsizliğin önüne geçilmiştir.
“Üreten Türkiye'den Tüketen Türkiye'ye”
Evrilmenin en temeli ithal ikameci anlayışın yerine serbest piyasa ekonomisine geçiş ile sağlanmıştır.
“1980’lerden bu yana Türkiye, "Liberal politikaları", diğer deyişle, "daha rekabetçi bir piyasa mekanizmasını" oluşturacak olan kamu sektörünün ekonomi içerisindeki payının azaltılması, özelleştirmeye gidilmesi ve ticarete getirilen sınırlamaların kaldırılması gibi politika önerilerini uygulamış ya da uygulamaya çalışmıştır, çalışmaktadır. (Bilgili, 2018)”
İfadesi oldukça yerinde olacaktır. Bunu izleyen 1995 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşması ise Türk Ekonomisine asıl darbeyi vurmuştur. Bu tarihten sonra dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye, her sektör için bakir bir alan olması sebebiyle dünya devi birçok firmanın istilasına uğramıştır. Ve ne yazıktır ki, uluslararası rekabet gücüne sahip olabilecek markalarını da birer birer yitirmiştir. Marka olmak yerine sözleşmeli tarım modelleri ya da sözleşmeli üretim ile bazı markaların hammaddesi sağlanmaktadır. Özetle:
Türkiye bir hammadde üreticisi ülkedir!
Pamuk örneğinden devam edecek olursak, Türkiye, ilk on içinde yer almakta ve ilk üç sırada yer alan Hindistan (12 milyon ha), ABD (4,2 milyon ha), Çin (3 milyon ha)’nin üretiminden çok uzakta ve 7.sırada olup, 2022/2023 sezonunda 1 milyon 67 bin ton lifli pamuk üretmiştir. 1 milyon 557 bin ton dolaylarındaki tüketimi ile Çin, Hindistan ve Pakistan'dan sonra da 4. sırada yer almaktadır. Rakamlardan da anlaşıldığı üzere ülkemiz ihraç değil ithal eden ülke konumundadır.
Pamuk özelinde devam edecek olursak da Türkiye'de tekstil ve hazır giyim sektörü ihracat gelirlerinin yaklaşık %22'ini oluşturmaktadır. Buda pamuğun veya pamuktan elde edilen ipliğin yerine daha katma değerli bir ürün haline getirilmesi ve ülke ekonomisine tıpkı SÜMERBANK gibi marka ve döviz girdisi sağlanması demektir. Kaldı ki pamuktan sadece tekstil sektöründe değil pek çok alanda da yararlanılmaktadır. Örneğin pamuk tohumunun havlı çiğitinden linter olarak selüloz kimya (saf selüloz içeriği %94'dür), savunma endüstrisi, yatak ve dolgu endüstrisi…havı alınmış çiğitinden ise amino asitlerce zengin olması sebebiyle hayvan yem endüstrisi, yağ endüstrisi yararlanmakta ve tohumluk olarak kullanılmaktadır. Bundan başka fotoğraf ve röntgen filmlerinde, lamba ve mum fitili yapımında, boya ve tıbbi pamuk yapımında, hasat sonrası kalan sap ve çenetler yonga levha üretiminde veya yakacak olarak kullanılmaktadır.
Dünya pamuk üretiminin değeri yaklaşık 50 milyar dolar düzeyinde olup 80 ülkede yaklaşık 100 milyon çiftçi ailesinin doğrudan pamuk endüstrisine bağımlı olduğu, kadınların da üretimde ki değer zincirinde önemli rol oynadığı vurgulanmaktadır (FAO 2022). Günümüzde AB ülkeleri “Yeşil Devrim” ile artan pestisit ve kimyasal gübre kullanımını “Yeşil Mutabakat” ile 2030 yılına kadar yarı yarıya azaltmayı planlanmaktadır. Bu planlama bağlamında pamuk üretiminde lif/tohum oranı, lif uzunluğu, mukavemet ve inceliği gibi koza ve lif özelliği çeşit özeliği kabul edilse de sulama ve gübreleme uygulaması ile ilişkili olduğu unutulmamalıdır. Yüksek verim için su önemli bir yere sahip olup yaklaşık %10 nem içeren kütlü pamukta hasat verimi (Ey) için su kullanım verimliliği yaklaşık 0,4-0,5 kg /m³’dür. Sulu koşullarda pamuğun 160-180 günlük mahsulünün verimi %35 lif/tiftik olacak şekilde 4-5 ton/ha tohumlu pamuk kabul edilmektedir. Ortalama 1 kg kütlü pamuğun 600 g çiğit, 360 g lif pamuktan oluşmaktadır.
GAP ile sulanabilir tarım alanlarımızın artış göstermesini izleyen birkaç on yıllık süre içinde vahşi sulama kaynaklı toprakların tuzlanması/çoraklaşması başta Aydın Ovasının en önemli sulama kaynağı olan Büyük Menderes'in çıktığı Afyon ili sınırlarında tutulması ile yaşanan su kısıtına gidilmesi, Pamukta monokültür sebebiyle büyük kayıplara neden olan Verticillium dahliae başta olmak üzere hastalık ve zararlılar ile üretim yılları dikkate alındığında kütlü pamukta fiyat istikrarsızlığı ithalatın artmasına neden olacaktır.
Bir başka önemli örnek Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, genç cumhuriyete kalan Osmanlı Devleti borçlarını ödediği turunçgiller olacaktır. Dünya'da on üçüncü sırada olan ülkemizde üretimin büyük bölümü, Antalya (522.395 ton), Adana (271.985 ton), Mersin (193.052 ton), Muğla (161.790 ton), Hatay (121.244 ton), Aydın (37.042 ton) ve Osmaniye (23.701 ton) illerinde yapılmaktadır (ANONYMOUS, 2021). Türkiye'de 2023/24 pazarlama yılında 2,1 milyon ton turunçgil ihracatı gerçekleşmiştir. Bu ihracatın %49'u mandalina, %32'si limon, %13'ü portakal ve %6'sı greyfurttan karşılanmaktadır. Son 5 yıllık veriler incelendiğinde toplam turunçgil ihracatında %28, limonda %65, mandalinada %37 artış görülürken, greyfurtta %30, portakal ihracatında %10 oranında azalma görülmektedir. Oysa portakal daha çok taze olarak tüketilmekte bunun yanı sıra gıda endüstrisinde meyve suyu, reçel, marmelat, şurup, dondurma, pasta üretiminde ve kurutulmuş olarak gıda ve süslemelerde kullanılmaktadır. Son yıllarda Ceratitis capitata (Akdeniz Meyve Sineği) sebebiyle gümrükten döndürülmesi ise ülke ekonomisini ve kişi başına düşen milli geliri düşürmektedir.
Sonuç olarak Türkiye son 45 yılda ne köylü ne de kenti sayılabilir nüfusun üreten değil tüketen olduğu, eğitimde tutulan nüfus sayesinde gizli işsizliğin arttığı, iklime dayalı tarımsal üretimin zorlaştığı, tarım politikalarının günü kurtarmak üzerine kurgulandığı, başta kişi başına düşen gelirin, özgürlüklerin, azaldığı. Kadın cinayetlerinin arttığı, gıda güvenliği ve güvenilir gıdaya erişimin sorun haline geldiği, alım gücünün düştüğü. AB üye aday gelişmekte değil giderek de gerilemekte olan bir Ortadoğu ülkesi haline gelmiştir.
Nilüfer Fatma Aydemir / ENP
Kaynak :
https://www.ab.gov.tr/
https://www.ikv.org.tr/
Bilgili Faik, Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Sonrasında Türkiye'de GINI Katsayılarının Analizi: Alternatif GINI Formülü Yaklaşımı, İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi Cilt 6, Sayı 1, 2018, ss.36-58
https://www.tarimorman.gov.tr
http://www.fao.org
Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü (TEPGE) Durum ve Tahmin Pamuk 2023
TC. Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) Pamuk Yetiştiriciliği Ekonomik Analizi ve Pamuğa Dayalı Sanayi Ürünlerinin Belirlenmesi
Kalkancı Mihriban, Sürdürülebilir Tekstil Üretiminde “Organik Pamuk” ve Önemi, PAÜ Denizli Teknik Bilimler MYO, Denizli, Türkiye, Alaemeia Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi, 2017 Cilt 2,Sayı 3, 14-23
Kaplan Mahmut, Fidan M. Said, Kökten Kağan, Ülger İsmail, Bazı Pamuk Çeşitlerinin (Gossypium hirsitum L.) Çiğitlerinin Kimyasal Kompozisyonu İn Vitro Gaz Üretimi, Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dergisi, Araştırma Makalesi 2017 14(2), 93-99
Erdoğan Oktay, Pamukta Toprak Kökenli Fungal Patojenlere Karşı Florasan Pseudomonas'lar ve Biyolojik Mücadele, Türk Tarım ve Doğa Bilimleri Dergisi 2015 - 2(3), 268-275
https://www.statagri.com/portakal-istatistikleri/
https://www.fao.org/tao-who-codexalimentarius/sh-proxy/tr/
https://www.mdpi.com/2073-4395/13/4/1037
https://apclasyon.com/vazi/98/portakal
Turunçgil Yetiştiriciliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yayınları, Ankara, 2002.
UN/ECE FFV-14, 2003.
International Citrus Congress Fourth meeting of the International Society of Citriculture, Author index to papers presented in Tokyo, Japan 1981.
KAYGISIZ, H.,AYBAK H., ÇINAR, H. Narenciye Yetiştiriciliği, Hasad Yayınları, 2000.
GÜRGEN, Y., Narenciye Yetiştiriciliği, Çukurova Üniversitesi Tarımsal Yayım, Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü Yayınları, Adana, Ocak-2004.
www.thefruitpages.com/citrus.shtml
www.foodsubs.com/Fruitcit.html
https://arastirma.tarimorman.gov.tr/tepge/Belgeler/PDF Ürün Raporları/2024 Ürün Raporlan/Turunçgiller Ürün Raporu 2024-408 TEPGE.pdf
Yorumlar
Kalan Karakter: