Boykot günümüzde en çok konu olan kelimedir. ABD başkanlık seçimleri öncesi ve sonrasında Başkan Trump ‘un konuşmaları, yaptırımları uygulamaya başlamasıyla kamuoyundan hiç düşmediği gibi aratarak da devam etmektedir. Ortadoğu’daki krizle Müslüman ve duyarlı insanların da katılmasıyla genişledi.
Kelimenin kullanılmaya başlaması da olaylar sonucudur.
Manasından ötedir:
Aslında kelime İngiliz lordların arazi kiralamasında görevli İrlandalı subay Charles C. BOYCOTT’un soyadından bütün dünyada meşhur olmuştur: 1800 senesindeki tarımda verim düşüklüğünden kaynaklanan köylülerin kira bedelinin yüzde yirmi beşten, ona düşürülmesi isteği ile başlamıştır.
Lordlar kabul etmeyince de çiftçi kiracılar ekip, biçmeyi protesto ettiler. Protestoya postacılar da katılınca, haberleşme durur. Maliyetler artınca anlaşma sağlanır ama protesto da subayın soyadıyla BOYKOT olarak kalmıştır.
Tüketicilerin belirli ürünü almama, hizmeti, markayı kullanmama veya şahsı şuurlu olarak desteklememektir.
Günümüzde ekonomik olarak yaptırımlar yaygınsa da pek çok kesimde, sektörde farklı protestolara isimlendirilmektir.
Öğrenci olayları gibi...
Türklere komşu devlet ve özellikle de Avrupalılar çok sıkıntı vermişlerdir.
İslam tarihinde ilk boykot, Mekkelilerin Peygamberimizin akrabaları Haşimoğlularına yaptıkları ayrıştırmadır.
Haşimlerin hastalanma ve sıkıntıya düşmelerine sebep olmuştur.
Osmanlılarda ilk boykot araştırması yapan ve eserler yazan Çerkez şeyhizase Halil Hâlid Bey (1869 Ankara- 1931İstanbul); Horasan'dan Çankırı Çerkez’e gelen ulema bir aileye mensup; diplomat, akademisyen ve Osmanlı Parlamentosu mebusuydu. ilk kitap İngilizce The Crescent Versus the Cross, Londra 1907, Osmanlıca Salib Münazaası, Mısır 1909, yeni Latin harfleriyle de Hilal ve Haç Kavgası, İstanbul 1975, Hilal ve Haç Çekişmesi, Ankara 1997, adlarıyla basılmıştır.
Tarafım tarafından da aslına daha uygun olarak da HİLAL VE HAÇ KAVGASI adıyla İstanbul'da 2017 yılı ve sonrasında defalarca baskısı yapılmıştır (1).
Yazar kitabı vatanından uzaktayken vefat eden annesi Hace Refika Hatice Hanımefendi’nin ruhuna ithaf etmiştir''.
Yazar eserinde özetle; İngiltere’de 1894-1911 yılları arasındaki on dört yıllık ikameti sırasında dokuz yıl Cambridge Üniversitesi’nde hocalık yapan Halil Hâlid Bey Hukuk mezunu bir Osmanlı münevveridir. Kaleme aldığı çok sayıda eser arasında en önemlisi olan bu kitabında, 118 yıl öncesinden şöyle sesleniyor: “Hukuk Mektebi’ne girdiğim zaman, gençlerimizin çoğunluğunda olduğu gibi bende de Avrupa’ya ait her şeyi abartarak beğenme alışkanlığı vardı.
Fakat İngiltere’de yaşadığım on dört yıl sonunda anladım ki, Hristiyan Avrupa medeniyetinin üstünlüğü hakkındaki ilk kanaatlerim pek yanlışmış.
Samimiyetle ümit ederim ki bu kitabım, Batı medeniyetini körü körüne büyütüp yücelten, Doğu’ya ait her hususta ise bir ümitsizlik duygusu ve aşağılama düşüncesi besleyen kimselere ibret vesilesi olur.
Aslı, The Crescent Versus the Cross, Londra 1907, Osmanlıca Salib Münazaası, Mısır 1909, olan eserde bu konudaki yorumu şöyledir:
''Şark meselesinin tarihi öyle diplomasi olaylarıyla doludur ki, bu olaylar -fütuhat hırsı ile insaf gözleri bağlanmış olan batılılar için, haklı ve isabetli sayılabilir.
Fakat o olaylara doğulular gözünde bakılınca Avrupa diplomasisinin şirretlik ve şiddet ile veya sahtekarlık ve şarlatanlık ile meydana getirdiği, hukuku ayaklar altına alan bir icraat olduğu görülür.
Veya bu bölgeden Müslüman sakinler zararına ve Hıristiyanlar yararına olarak bağımsız hükümetler kurulur.
Taç ve taht avlayan bir Frenk prensi de bu yeni hükümetlerden birisine başkan tayin olunur.
Diğer taraftan iki veya üç devlet arasında bir muvafakat meydana getirilerek sırf Müslümanlarca meskûn olan ülkeler nüfuz bölgelerine taksim edilerek gelecekteki işgale yol açılır.
Böylece Müslüman ülkelerini işgal ve zapt ettikten sonra aleme karşı da o ülkede medenileştirme, adalet ve refah gibi birçok faydalı hizmetlerin yapıldığı yolunda yaygaralar koparırlar.
Bu gibi durumlar İslam devletlerinin karşılıklı anlayış ve vatanseverlik duygusuyla mümkün mertebe bir siyası birleşmeye sevk için yeterli bir sebep olmalıdır.
İslam milletlerinden hepsinin siyası kimlikleri ve bağımsızlık hakları aynı şekilde Frenk tehlikesine maruzdur.
Hepsi de batılıların saldırılarından aman diyorlar.
Fakat bunlar arasında bir karşılıklı yardımlaşma fikri meydana getirilmiş olsa Frenk tehlikesinin önü alınmış olur.
İslamiyet yalnız bir dini inançtan ibaret değildir.
Ona inananlar arasında aynı milletin fertleri arasında olduğu gibi organik bir bütünlük vardır.
Bu organik bütünlüğün kuvvetlendirilmesi her devirden çok bu tehlikeli zamanda farz-ı ayn hükmüne geçirilmelidir.
Ta ki bu siyaset farizası Müslümanların hepsini, ortak bir duygu ile İslam aleminin siyası varlığının tamamen yok etmesini önlemek arzusuna sevk eylesin.
Yahudi toplumu bundan asırlarca önce ne hale sokulduysa, bugün Avrupalı Hıristiyanlar Müslümanların durumunu da ona benzer bir hale getirmeye uğraşıyorlar.
Ben-i İsrail'in torunları, Hıristiyanların kahreden düşmanlıklarına karşı varlıklarını korumaya çare bulmuşlardı.
Şöyle ki, Yahudiler azlıkları ve dağınık halde bulunmaları sebebiyle Hıristiyan cemaatleri arasında karışmışlardı. Hıristiyan isimleri kullanmaya, asıllarını ve dinlerini saklamaya ve daha doğrusu çok yerde Hıristiyan kalıbına girmeye mecburiyet duyuyorlardı. Hıristiyanlığın esasen Yahudilikten dini bazı hükümler alması yani
Bundan sonra Frenklerin bu kıta üzerinde cihangirliğe kalkışmaları yasaktır!''
Konuyu zenginleştirmek, dünyaca meşhur en çok arşiv belgesine sahip olan hazinemiz CB bünyesindeki DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI OSMANLI VE CUMHURİYET dairelerinde kayıtlı bulunan 294
Adet örnek eklendi, takdir sizindir
Gazanfer Şahin / ENP
Gerekçeli kaynak
1-Çerkeşşeyhizade H. Halid Bey, The Crescent Versus the Cross, Londra 1907 , Osmanlıca Salib Münazaası, Mısır 1909, Latin harfli Gazanfer Şahin, Hilal ve Haç
Kavgası, İstanbul 2017,
2-ABD Boykot D. ARŞİVLERİ A-B,
3- Almanya A-B,
4-FransaBoykot D. ARŞİVLERİ A-&B,
5-İngiltere Boykot D. ARŞİVLERİ
6-İtalya Boykot D. ARŞİVLERİ
7- Rusya Boykot D. ARŞİVLERİ
Yorumlar
Kalan Karakter: