Türkiye Cumhuriyet tarihinde yetersiz sermaye birikimi, yeterli vergi geliri oluşturmamaktan, ihtiyaçların çok, kaynakların az olmasından dolayı zaman zaman ekonomik krizler yaşadı. Bu krizlerin çoğu alınan ekonomik tedbirlerle kısa sürelerde atlatıldı. Türkiye 1980 öncesinde gelişmeye çalışan, altyapı, sanayileşme sorunları olan bir ülkeydi. Büyük sanayi yatırımları, barajlar devlet gücüyle yapılıyordu. Kaynak eksikliği zaman zaman enflasyona, ekonomik krizlere neden oluyordu. Türkiye bütün bu krizlerde piyasalar herşeye rağmen dönüyordu, ticaret, alışveriş devam ediyordu. Bu krizlerde alınan tedbirlerle çabuk atlatılıyordu.
Türk ekonomisi Cumhuriyet döneminde yapılan akıllı yatırımlarla, barajlarla, gelişmelerle çok büyük gelişme göstermişti. Dünyadaki ekonomik büyüklük olarak 16.- 17. sıralardaydı, şu an 25.sıraya geriledik. 2001 krizinde Kemal Derviş'in uygulamaya koyduğu ekonomik tedbirlerle üretimden çok ucuz ithalatla enflasyonu kontrol eden bir modele geçti. Bu model 2008 deki dünyayı etkileyen ekonomik krize kadar döviz bolluğuyla rahatça sorunsuz işledi. Türkiye bugün yaklaşık 450 milyar dolara ulaşan bütçesiyle geçmişe kıyasla büyük bir bütçe gücüne sahip olmasına rağmen çok hatalı, hiçbir ekonomik getirisi olmayan garantili projelerin ödemeleriyle, ranta dayalı, inşaata yapılan ölü yatırımlarla çok büyük bir krize girmiştir.
Piyasalarda alım gücünün düşmesiyle, fiyatların maliyetlerin çok üstünde dengesiz, ahlaksızça artmasıyla büyük bir daralma yaşanmaktadır. Uygulanan ekonomik programda döviz fiyatlarını baskıyla düşük tutarak, talebi kısarak enflasyonu engellemeye çalışmaktadır. Döviz ucuz olunca üretim yerine ithalat artmaktadır. Üreticilerin ihracatta ve iç piyasada rekabet gücü bitmektedir. Sağlıklı, rekabetçi bir piyasa için döviz fiyatları enflasyon oranında artmalıdır. Çok pahalı enerji fiyatları, döviz bazında pahalı hale gelen ücretler, pahalı nakliyelerle üretici ayakta durmakta, rekabet etmekte zorlanmaktadır.
Ekonominin kötü yönetilmesi, yanlış uygulamalarla sanayici, turizmci çok zor durumdadır. Bütün işletmeler zor durumlarında ilk önce işçi çıkartırlar. Bu çözüm olmazsa küçülmeye giderler. Daha sonrada dönemez hale gelince de tesislerini, işletmelerini satmaya çalışırlar. Piyasa zaten çok kötü olduğu için satamazlar. Bu tesisler, işletmeler büyük ihtimalle ya çok ucuza hurdacılara, spotçulara gider ya da çok ucuza yabancıların eline geçerek talana edilir.
Sonuç olarak Türkiye konkordatolar, iflaslarla, işçi çıkartmalarla yüksek enflasyonda çok küçülmektedir. Bu da yaşanabilecek en kötü senaryodur. Yapılması gereken devlet gereksiz, lüzumsuz garantili, fahiş maliyetli projeleri durdurmalıdır. Fahiş faizlerle dünya piyasalarının 3 katı maliyetlerle borçlanmayı durdurmalıdır. İhracatçı, üretici, turizmci desteklenmelidir. Döviz fiyatları gerçek değerine yükseltilmelidir. Değerli Türk lirası popülizm için güzel gelse de ekonomiyi bozduğu ihracatı, turizmi, tarımı bitirdiği için çok büyük zararlara neden olmaktadır. Döviz gerçek değerine getirilmeli, fahiş fiyatlandırmalarla mücadele edilmeli, zincir market ve pazarlama ağlarının tekelleşerek piyasada rekabetsiz tek fiyat oluşturmaları önlenmeli ve cezalandırılmalıdır. Garantili proje ödemeleri durdurulup hepsi kamulaştırılmalıdır. Devlet küçülmeli, belediyelerde buna uymalı, gereksiz personel alımı durdurulmalıdır. Başta tarım olmak üzere üretim seferberliği başlatılmalı, ihracatçı muhakkak çok iyi desteklenmelidir.
Bu gidişat çok kötü, bu kafa, bu ekonomik politika ve yaklaşımla Türkiye bu yönetim anlayışıyla bu krizden çıkamaz. Yeni bir anlayış, yeni bilgili, tecrübeli ekonomi kurmayları, israfın, soygunun olmayayacağı bir yönetimle krizi atlatabilir.
Sarper Koç / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: