Geçtiğimiz günlerde ENP Haber sitesine göre, “İsrail ve Türkiye arasında Suriye'nin geleceğine dair stratejik bir mutabakata varıldığı” yönünde haberler basına yansıdı. ( https://www.enphaber.net/israil-turkiyeye-sart-kostu-suriyede-askeri-us-yok/322 )
Bu haberlere göre Ankara, Suriye'nin kuzeyinde, özellikle de İsrail'in "kırmızı çizgi" olarak tanımladığı bölgelerde kalıcı askeri üs kurmama taahhüdü vermiş. İlk bakışta bu, Ortadoğu'nun kaygan zemininde iki eski müttefikin pragmatik bir yakınlaşması olarak okunabilir. Ancak size söyleyebilirim ki, asıl hikâye genellikle manşetlerde yazan değil, o manşetin neden ve nasıl yazıldığıdır.
İstihbarat dünyasında, uzmanlar önlerine gelen bir bilgiyi analiz ederken önce onun doğasını sorgular. Bu bir HUMINT (İnsan İstihbaratı) sızıntısı mı? Bir SIGINT (Sinyal İstihbaratı) kesmesi mi? Yoksa, günümüzde en yaygın manipülasyon araçlarından biri olan, kasıtlı olarak servis edilmiş bir OSINT (Açık Kaynak İstihbaratı) parçası mı?
Mevcut haberin doğrudan resmi bir kanaldan değil, çeşitli ajanslar üzerinden "sızdırılması", bunun klasik bir haber akışından çok, sofistike bir "algı operasyonu" olma ihtimalini güçlendiriyor.
Bu noktada sormamız gereken kilit soru şudur: Cui bono? Yani, bu durumdan kim fayda sağlar?
Olasılıkları değerlendirelim.
Bu haberin kontrollü bir şekilde dolaşıma sokulması, İsrail açısından birden fazla amaca hizmet edebilir. Birincisi, en büyük hasmı olan İran'a bir mesajdır: "Suriye'deki nüfuz alanını sınırlama konusunda, bölgenin bir diğer önemli gücü olan Türkiye ile zımni bir anlayışa sahibiz. Suriye'yi bize karşı bir cepheye dönüştürme planların sekteye uğrayabilir." Bu, askeri bir angajmana girmeden, caydırıcılık sağlamanın en etkili yollarından biridir.
İkincisi, kendi iç kamuoyuna ve Batılı müttefiklerine, özellikle ABD'ye, yönetimin proaktif bir diplomasi yürüttüğünü ve bölgesel güvenliği sağlama konusunda somut adımlar attığını gösterme amacı taşıyabilir.
Peki ya Ankara? Türkiye açısından bakıldığında, böyle bir mutabakatın varlığının fısıldanması, Batı'ya "Biz rasyonel bir aktörüz ve İsrail ile dahi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda anlaşabiliriz" mesajı verme potansiyeli taşır. Aynı zamanda, Suriye sahasındaki vekalet güçlerine ve müttefiklerine de bir tür beklenti yönetimi sinyali olabilir.
Ancak meselenin daha teknik bir boyutu var: Güven ve doğrulama. Devletler, hele ki Türkiye ve İsrail gibi karmaşık bir ilişki geçmişine sahip olanlar, ulusal güvenliklerini sözlü taahhütler üzerine inşa etmezler. Sahada bu tür bir "anlaşmanın" ruhuna sadık kalınıp kalınmadığını denetleyecek mekanizmalar sessizce çalışır. İsrail'in gelişmiş IMINT (Görüntü İstihbaratı) kabiliyetleri, yani uydu gözetlemesi, bölgedeki en ufak bir inşaat faaliyetini dahi anbean takip eder. Türkiye'nin ise sahadaki geniş HUMINT ağı, yani insan kaynakları, bölgedeki güç dengelerini ve niyetleri sürekli olarak analiz eder. Dolayısıyla, bu mutabakat kâğıt üzerinde olmasa bile, iki tarafın birbirinin kabiliyetlerini ve niyetlerini teknolojik ve insani kaynaklarla sürekli "okuduğu" sessiz bir denetim mekanizması zaten işlemektedir.
Okuyucunun düşebileceği en büyük bilişsel tuzak, bu haberi sadece iki ülkenin diplomatik bir hamlesi olarak görmektir. Oysa bu, çok daha büyük bir satranç tahtasında, farklı aktörlere farklı mesajlar göndermek için tasarlanmış, özenle planlanmış bir istihbarat manevrasına benziyor. Bu tür operasyonların temel amacı, fiziksel bir çatışmaya girmeden rakibin davranışlarını ve kararlarını istenen yönde şekillendirmektir. Bu, istihbarat sanatının, yani "tradecraft"ın en saf halidir.
Sonuç olarak, Ortadoğu semalarında dolaşan bu "anlaşma" fısıltılarını dinlerken, ne söylendiğinden çok, neden ve kim tarafından söylendiğine odaklanmak gerekir. Gördüğümüz şey, büyük ihtimalle, bir haberden ziyade, hedefleri hassasiyetle belirlenmiş, maliyeti düşük ama stratejik etkisi yüksek olabilecek bir operasyonun ta kendisidir.
Uluslararası ilişkiler arenasında bazen en güçlü silahlar füzeler değil, doğru zamanda doğru yere bırakılan fısıltılardır.
Serkan Yıldız / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: