Dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasındayız. Ülkemizde çay üretimi cumhuriyetin ilk döneminde başlar.
Çay Hindistan’da mitolojiye konu olmuştur. Hindistan ve Srilanka’da önemli bir yere sahiptir. Fakat çay denince akla Çin gelir. Çin’de çay ticareti 780 yılında başlar. Yüz yıl sonra Japonya’da da üretilmeye başlanır. Avrupalılar, İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan çayı ile 1610 yılında tanışmıştır.
Ülkemizin çay ile tanışması 19. yy’da olmuştur. 1894 yılında Japonya’dan getirilen tohum ve fideler Bursa bölgesine dikilmiş fakat olumlu bir sonuç alınamamamıştır.
1917 yılında Ziraat Mektebi Müdürü Ali Rıza ERTEN ve beraberindeki heyet Batum’a teknik bir gezi yapar. Batum’un Rize ve çevre bölgesi ile benzerliği dolayısıyla bu bitkinin Rize ve çevre bölgelerinde yetiştirilebileceği tespit edilir.
1924 yılında çay yetiştirmeyi teşvik amacıyla kanun ( 407 Sayılı Kanun ) çıkarılır. Bu işin yürütülmesini de Zihni DERİN üstlenir. Ziraat botanik bahçesinde çalışmalarını sürdürürken vatandaşlara fide ve tohum dağıtarak çay yetiştiriciliği teşvik edilir. Vatandaştan ilk ürün 1938 yılında alınmıştır. İlk çay fabrikası da 1947 yılında Zihni Derin Çay Fabrikası adıyla üretime başlamıştır.
CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA RİZE’NİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI
Rize, Kafkasya’nın Karadeniz’e olan bir uzantısıdır. Bu bakımdan coğrafi konum kafkas kültürünün de etkisini ortaya koyar. Kafkasya çok ırklı, çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Bu yapıyı kısmen Rize’de de görürüz. Çayeli sınırlarının doğusundan başlayarak Batum’a kadar olan sahil bölgesinde Laz’lar yaşar. Burada bir Kafkas dili olan Lazca da konuşulur. Sahilin 10 km yukarısında ise Hemşinliler yaşar. Bu bölgede ise kısmen Ermenice konuşulur. Bu coğrafyada yerleşmiş olan Türk soylu aileler de bu kültürlerin etkisiyle Laz ve Hemşinli olarak görülürler. Rize merkez dahil Trabzon sınırına kadar olan bölgelerde Türkçe konuşulur. Rize Ağzı, daha önce burada yaşayan Rum’ların etkisiyle Rumca kelimeleri de içerisinde barındırır. Genelde Çepni boyları ve Kıpçak Türkleri yoğun olarak yaşamaktadır. Kısmen de olsa müslümanlaşmış Rum aileler de mevcuttur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu bölgenin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. Bu işleri genelde kadınlar üstlenirken erkeklerin büyük bir kısmı gurbete gider ve oradan kazandıklarıyla geri dönerlerdi. Savaş ve ülkenin ekonomik hali bu bölgeyi önemli ölçüde fakirleştirmiştir. Bu bölgede ölenlerin çoğu yetersiz beslenme ve verem hastalığı sebebiyle olmuştur.
ÇAY BİR CUMHURİYET PROJESİDİR
Cumhuriyet, Anadolu’da yaşayan toplulukları bir ulus etrafında toplama projesidir aynı zamanda. Bu konuda en başarılı örnek olarak Rize’yi gösterebiliriz. Ülkenin diğer bölgelerinden kültürel olarak farklılaşmış bir coğrafya, çay sayesinde ülkenin tamamıyla bütünleşmiştir. Çayın getirdiği ekonomik refah, kültürel uyuma da katkı sağlamıştır.
Halk devletine sahip çıkmış, resmi dil olan Türkçe çeşitlilik arz eden dil yapısını homojenleştirmiştir. Lazca ve Hemşince neredeyse unutulan bir dil olmuştur.
Dağınık yerleşim sosyal iletişimi Anadolu’nun diğer bölgelerinden farklı bir hale sokmuştur. Ekonomik refah insanların köy ve mezralardan şehirlere göç etmesini sağlamış, toplumsal iletişim biçimini tamamen değiştirmiştir.
Feodal yapı ve onun doğurduğu eşkıyalık anlayışı yerini bireyci ve pragmatik anlayışa terk etmiştir.
Bütün bunlar olumlu değerlendirilebilir. Bunun yanında şehircilik ve doğaya özen gösterilmemesi estetik yapının bozulması sonucunu da doğurmuştur. Ata tohumlarımız ve lezzetli meyvelerimiz kaybolmuş eski lezzetleri arar hale gelmişizdir.
Son yıllarda çayın ekonomik değerini iyice kaybetmesi nasıl bir sosyal etkiye sahip olacak bunu da ileride yaşayarak göreceğiz.
Sonuçta ekonomi belki her şey olmayabilir ama bir şey olduğu açıkça görülmektedir.
Yaşar Soykan / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: