Kamuoyu on iki gün boyunca nefesini tutarak Orta Doğu'da çeliğin gökyüzündeki soğuk dansını izledi. İran ve İsrail arasında gidip gelen yüzlerce füze, savaş uçağı ve insansız hava aracı, manşetleri süsledi, haber bültenlerini domine etti ve topyekûn bir savaşın fitilinin ateşlendiği endişesini körükledi. ABD'nin de denkleme dahil olmasıyla gerilim zirveye tırmandı ve ardından, beklenmedik bir sükûnetle ateşkes masasına oturuldu. Herkes aynı soruyu soruyor: Bütün bunlar neden yaşandı?
Şunu netleştirelim: Kontrolsüz güç, zayıflıktır. Bir devlet, özellikle de İran ve İsrail gibi on yıllardır birbirini tartan, her hamlesini hesaplayan aktörler, "kör bir öfkeyle" hareket etme lüksüne sahip değildir. Kör öfke, amatörlerin, terör örgütlerinin veya çökmekte olan rejimlerin işidir. Rasyonel devlet aktörleri için her eylem, bir maliyet-fayda analizinin ve stratejik bir hedefin ürünüdür.
1. "Kör Bir Öfke Değil, Kontrollü Bir Operasyon" Farkı Nedir?
- Hedef Seçimi: "Kör öfke" olsaydı, füzeler ayrım gözetmeksizin büyük şehirlerin merkezlerine, sivil yerleşim yerlerine, su arıtma tesislerine, elektrik santrallerine, yani bir ulusun toplumsal dokusunu çökertecek hedeflere yönelirdi. Oysa burada gördüğümüz, büyük ölçüde askeri üsler, radar istasyonları, komuta-kontrol merkezleri gibi askeri ve stratejik değeri olan hedeflere yönelikti. Bu, "Seni askeri olarak vurabilirim" mesajıdır, "halkını yok edeceğim" değil. İlki bir pazarlık sinyali, ikincisi ise dönüşü olmayan bir savaş ilanıdır.
- Zamanlama ve Telgraf Çekme: Gerçek bir imha savaşı, maksimum şok ve sürprizle başlar. Bu olayda ise, saldırıların olacağına dair beklentiler ve sızıntılar vardı. Bu kasıtlı bir "telgraf çekme" eylemidir. Karşı tarafa savunmasını hazırlaması için zaman tanımak, askerî açıdan mantıksız gibi görünse de istihbarat ve sinyal verme açısından çok mantıklıdır. Mesaj şudur: "Bak, savunman hazır olmasına rağmen seni nasıl vurduğumu gör." veya "Bak, en gelişmiş füzelerimle değil, daha ölçülü bir şekilde karşılık veriyorum." Bu, gerilimi tırmandırmadan güç gösterme sanatıdır.
2. "Dünyanın En Pahalı Saha Tatbikatı" Neden Bir Tatbikattan Daha Değerli?
Bir simülasyonda, bilgisayar size bir füzenin %95 ihtimalle hedefi vuracağını söyler. Peki ya o füze, fırlatıldığı coğrafyanın atmosferik koşullarından, düşmanın daha önce hiç kullanmadığı bir elektronik karıştırma frekansından veya basit bir üretim hatasından etkilenirse? İşte buna Clausewitz'in meşhur "savaşın sürtünmesi" (friction of war) denir. Gerçek dünya koşulları, planları her zaman bozar. Bu on iki günlük gerilim, taraflara bu "sürtünmeyi" yaşama imkânı verdi. Milyarlarca dolarlık mühimmat harcandı, evet. Ancak İsrail, savunma sistemlerinin gerçek bir doygunluk saldırısı altında nasıl performans gösterdiğini öğrendi. İran, füzelerinin gerçek bir savaş ortamında ne kadar etkili olduğunu gördü. Bu bilgiyi başka hiçbir yolla elde edemezsiniz. Bu veri, gelecekteki on milyarlarca dolarlık savunma ve saldırı yatırımını şekillendirecek kadar değerlidir. Bu bir masraf değil, bir yatırımdır.
3. Asıl Oyun: İstihbarat, Dijital Spektrum ve Zihinler
Bu, işin en kritik ve en az görünen kısmıdır. Füzeler sadece fiziksel araçlardır. Asıl mücadele üç alanda yaşandı:
- İstihbaratın Gölgeli Dünyası: Bu sadece elektronik sinyalleri dinlemek değildir. Bu aynı zamanda bir karşı-istihbarat oyunudur. Kriz anında, karşı tarafın HUMINT (İnsan İstihbaratı) ağları, yani casusları, daha fazla bilgi toplamak için aktif hale gelir. Bu durum, size o ağları tespit etme ve yanıltıcı bilgi (dezenformasyon) sızdırma fırsatı verir. Hasar gören bir üssün fotoğraflarını çeken bir "varlık" (asset) tespit edilebilir veya kasıtlı olarak yanlış hasar raporları sızdırılarak düşmanın hasar tespit yeteneği yanlış yönlendirilebilir.
- Dijital Spektrum (Hayaletlerin Savaşı): Bu, füzeler hedefine giderken yaşanan görünmez savaştır. GPS sinyallerini yanıltma (spoofing), radar ağlarını siber saldırılarla kör etme, sahte hedefler yaratarak (decoy) düşmanın pahalı savunma füzelerini boşa harcatma gibi eylemler yaşandı. Kimin elektronik harp ve siber savaş kapasitesinin daha üstün olduğu, bu dijital arenada test edildi. Bu, gelecekteki bir savaşın sonucunu füzelerden daha fazla etkileyebilecek bir alandır.
- Karar Vericilerin Zihinleri (Nihai Hedef): Tüm bu operasyonun nihai hedefi, Tel Aviv'deki, Tahran'daki ve Washington'daki birkaç kilit karar vericinin zihnidir. Amaç, onların psikolojisini etkilemektir. Onları baskı altında test eder, kırmızı çizgilerini öğrenir, risk alma iştahlarını ölçersiniz. "Bu kadarını yaparsam, karşılığında ne kadar ileri gider?" sorusunun cevabını ararsınız. Bu, bir poker masasındaki gibi, karşıdakinin elini okuma ve onu "blöf" ile veya "değerli bir el" ile masadan çekilmeye zorlama sanatıdır.
Özetle, bizlerin izlediği o patlamalar ve siren sesleri, devasa bir bilgi toplama, teknoloji test etme ve psikolojik baskı operasyonunun sadece gürültülü ve görünür olan sahne dekoruydu. Asıl oyun, sessiz analiz odalarında, şifreli iletişim hatlarında ve en önemlisi, bir sonraki hamleyi düşünen liderlerin zihinlerinde oynandı.
Diğer yandan; İstihbarat dünyasında en değerli bilgi, düşmanın teorik kapasitesi değil, o kapasiteyi baskı altında nasıl kullandığıdır. Simülasyonlar ve tatbikatlar bir yere kadardır. Gerçek bir çatışma ortamının yarattığı sürtünmeyi, stresi ve öngörülemezliği hiçbir bilgisayar programı tam olarak taklit edemez. Bu on iki gün boyunca yaşananlar, taraflar için paha biçilmez bir SIGINT (Sinyal İstihbaratı) ve OSINT (Açık Kaynak İstihbaratı) veri madeniydi.
Düşünün:
- Hava Savunma Sistemlerinin Canlı Stres Testi: İsrail ve ABD, çok katmanlı hava savunma ağını (Demir Kubbe, Davut'un Sapanı, Arrow) daha önce hiç olmadığı kadar gerçekçi bir tehdit altında test etme imkânı buldu. Yüzlerce farklı hız, irtifa ve yörüngedeki hedefe karşı sistemin doygunluk noktası nedir? Radarların ve sensörlerin elektronik harbe (EH) karşı dayanıklılığı ne seviyede? Hangi füzeler sızmayı başardı ve neden? Bu soruların cevapları artık teorik değil, somut verilere dayanıyor. Bu, gelecekteki savunma mimarisini şekillendirecek milyarlarca dolarlık bir veri setidir.
- İran'ın Taarruz Kapasitesinin Teşhiri: Diğer yanda İran, farklı menzil ve tiplerdeki füzelerini ve (S)İHA'larını dünyanın en sofistike savunma sistemlerinden birine karşı denedi. Füzelerin gerçek isabet oranları (CEP değerleri), yoldaki arıza yüzdeleri, hedefe varış süreleri ve karşı tarafın savunma katmanlarını aşma potansiyelleri hakkında birinci elden bilgi edindiler. Bu operasyon, İran'ın caydırıcılığının sadece bir propaganda aracı mı, yoksa gerçek bir operasyonel kabiliyet mi olduğunu hem kendilerine hem de dünyaya göstermiş oldu.
- Komuta-Kontrol ve Kriz Yönetimi Analizi: Füzeler ateşlendiğinde, her iki tarafın askeri ve sivil liderliği nasıl tepki verdi? Karar alma süreçleri ne kadar sürdü? Halkın paniği nasıl yönetildi (veya yönetilemedi)? Sahadaki komutanlar ile stratejik merkez arasındaki iletişim ne kadar etkiliydi? Bu soruların cevapları, gelecekteki bir krizde karşı tarafın sinir uçlarına oynamak için kullanılacak HUMINT (İnsan İstihbaratı) ve psikolojik operasyon (PsyOps) planlarının temelini oluşturur. Sosyal medyadaki tepkilerden acil durum sirenlerinin çalma düzenine kadar her şey, dikkatli analistler için birer veri noktasıdır.
Bizler ekranlarda bir "füze savaşı" izlerken, taraflar aslında birbirlerinin teknolojik, askeri ve psikolojik reflekslerini ölçüyordu. Bu, iki büyük ustanın, gerçek bir maç öncesi birbirlerinin açılış hamlelerini ve savunma stratejilerini test etmesine benziyordu. Saldırıların büyük ölçüde askeri hedeflere yönelmesi ve sivil kayıpları minimize edecek şekilde planlanmış gibi görünmesi, bu kontrollü gerilimin en belirgin işaretidir.
Kamuoyu, "savaş" ve "barış" ikileminin yarattığı bilişsel tuzağa düşürüldü. Oysa asıl mesele, güç gösterisinin ötesinde, bir sonraki potansiyel ve daha büyük çatışma için hazırlık yapmaktı. Toplanan bu devasa veri, şimdi analistlerin masasında. Yapay zekâ algoritmaları, sinyal frekanslarını, radar yankılarını, füze yörüngelerini ve sosyal medya duyarlılığını analiz ediyor.
Bu ateşkesin sessizliği sizi aldatmasın. Bu, yorgunluktan veya barış arzusundan kaynaklanan bir sessizlik değil. Bu, terabaytlarca veriyi işleyen ve bir sonraki hamleyi modelleyen analistlerin sessizliğidir.
Çünkü bazen gerçek savaş, füzeler sustuğunda başlar.
Serkan Yıldız / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: