Eğitim felsefeleri 19. yy.’da Batı’da şekillenmeye başladı. Batılılar geleneksel eğitim anlayışlarını koruyarak yeni eğitim felsefeleri geliştirdiler. Klasik anlayış değerleri merkeze alan, bunun yanında da toplumsal ihtiyaçlara cevap bulmaya çalışan bir uygulamaydı. İngiliz pragmatizmi işe yarayan enstrumantalist bir yaklaşım ortaya çıkardı. Bunu sonucunda da mesleki teknik eğitim, eğitimde yerini aldı. Eğitim pratiklerinde de yenilikler oldu. Özellikle Fransız etkisiyle öğrenme öğretme anlayışı, öğretmen merkezli bir anlayışı terk ederek öğrenen merkezli bir sınıf yönetimine geçilmesini sağlamıştır.
Ülkemiz ise bu değişimlerden uzun süre haberdar olamamıştır. Mesleki teknik eğitim sistemimize 1929 yılından sonra yerleşmeye başladı. John Dewey, Atatürk tarafından ülkemize getirilerek Ankara’da 4 yıl çalışmış ve mesleki teknik eğitimini kurmuştur. Bundan sonra da meslek okulları yaygınlaşmaya başlamıştır.
Okullarımızdaki öğretmen öğrenci ilişkisi tarihsel anlayışı uzun süre devam etmiş, yeni öğretim metotları yakın tarihe kadar eğitim sistemimizde yer bulamamıştır. Öğrenci merkezli sınıf yönetimi günümüzde az da olsa sınıflarda uygulanabilmektedir.
Ülkemizin eğitim felsefesine baktığımızda gelişmiş ülkelerin eğitim anlayışına henüz yaklaşamadığımızı görmekteyiz. Geleneksel/muhafazakâr – yenilikçi çatışması burada kendini hissettirmektedir. Siyasi iktidarlar kendi dünya görüşüne göre eğitimi şekillendirmektedir. Bu anlayış toplumun önemli bir bölümünün istek ve ihtiyaçlarına cevap vermemektedir.
YENİ EĞİTİM FELSEFESİNİN TEMEL PARAMETRELERİ
Toplumumuzun eğitim ihtiyaçlarına ve gelecek vizyonuna hizmet edecek eğitim felsefesinin temel parametreleri şu esaslar üzerine inşa edilmelidir:
1). Toplumun ekonomik, teknolojik ve bilimsel ihtiyaçları tespit edilmelidir.
2). Yeni eğitim felsefesi gelenekçi ve değişimci toplumsal yapının tamamına hitap etmelidir.
3). Türk eğitim sistemi toplumsal çatışma alanlarının dışında kalmalıdır.
4). Sosyolojik farklılıkları ve farklı kültürel anlayışları kaşıyacak içeriklerden kaçınılmalıdır.
5). Yeni nesillere ortak bir vatan ve gelecek vizyonu kazandıracak içerikler üretilmelidir.
6). Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri süratle içselleştirebilecek bir bilgi transferi ortamı sağlanmalıdır.
7). Tüm bu öneriler eğitim filozofları tarafından kavramlaştırılarak eğitim felsefemiz şekillendirmelidir.
KUANTİK EĞİTİM ANLAYIŞININ EĞİTİM PROGRAMLARINA YERLEŞTİRİLMESİ
Geleneksel eğitim anlayışından uzun süre kurtulamayan eğitim sistemimiz Batılıların yüzyıllardır uyguladığı öğrenci merkezli eğitim anlayışını da atlayarak yeni bir anlayışı sistemimize sokmak zorundadır. Bu sistem kuantik dünya görüşünün izlerini taşır. Bu sistemin temel esasları şunlardır:
1). Öğretmen ya da öğrenci merkezli öğrenme anlayışı, yerini merkeze dayanmayan bir anlayışa terk eder.
2). Yeni anlayış, öğretmeni ya da öğrenciyi değil bilgiyi öğrenmenin objesi haline sokar.
3). Bilgi her öğrencide aynı etkiyi doğurmaz. Bu bakımdan sınıf yönetiminde bilginin doğrusu ve yanlışı birlikte verilmelidir.
4). Bilgi, sınıf ile sınırlandırılmamalıdır.
5). Mutlak doğru bilgi anlayışı terk edilmelidir. Bunun yerine çok uçlu (fuzzy) yaklaşım getirilmelidir.
6). Öğretmen sınıfta dersin işlenişi ortamında sınav ve kontrol yapmalı.
Bu kontrol şu şekilde olur:
- Tahtada problemler bazen yanlış ve eksik verilmeli, öğrencinin bunu fark etmesi, teşvik edilmelidir.
- Bilginin yaşamda yarattığı etki videolarla desteklenmelidir.
Yeni eğitim anlayışı ülkemizi bir üst eğitim anlayışına taşıyacaktır.
Yaşar Soykan / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: