Türkiye’de yerel yönetimlere tasfiye anamına yönelik son düzenlemeler, demokratik yapının temel taşlarını yerle bir eden, yerinden yönetim ilkesini hiçe sayan, merkeziyetçi ve totaliter rejim inşasının habercisi olarak karşımıza çıkıyor.
Belediyelerin bütçe yapma yetkilerinin elinden alınması, sosyal yardımlar ve ihalelerin bakanlık iznine bağlanması, imar ve kentsel dönüşüm yetkilerinin kısıtlanması gibi adımlar, sadece yerel yönetimleri değil, halkın iradesini de gasp etmeye yönelik sinsi planın parçası olabilecek düzenlemeler, Türkiye’nin demokratik geleceğini tehdit eden, toplumsal huzursuzlukları derinleştiren ve milli güvenliği zedeleyen karanlık senaryonun kapılarını aralıyor.
Yerel Yönetimlerin Yetkisizleştirilmesi ve Merkezi Kontrolün Artışı
Belediyelerin bütçe yapma yetkisinin merkezi iktidara devredilmesi, yerel yönetimlerin kendi bölgelerindeki ihtiyaçlara müdahale etme kabiliyetini yok edecektir.
Artık belediyeler, kendi kaynaklarını planlayamıyor, hizmetlerini organize edemiyor. Sosyal yardımlar ve ihalelerin bakanlık iznine bağlanması, yerel yönetimlerin halkla doğrudan ilişkisini keserek, siyasi tercihlere göre şekillenen hizmet anlayışını dayatıyor.
İmar ve kentsel dönüşüm yetkilerinin kısıtlanması ise rant odaklı merkezi planlamanın önünü açıyor; yerel dinamikler ve halkın ihtiyaçları tamamen göz ardı ediliyor olması, belediyeleri adeta “çöp toplama” işlevine indirgerken, merkezi otoritenin tüm rant kaynaklarını kontrol etmesine olanak sağlıyor.
Seçimlerin Anlamını Yitirmesi ve Yerel Demokrasiye Darbe
Yerel seçimlerin işlevsizleştirilmesi, demokratik katılımın önüne set çekiyor. Seçimle iş başına gelen belediye başkanlarının yetkilerinin sınırlandırılması, halkın yönetime doğrudan müdahale hakkını elinden alınmasını amaçlayan süreç, muhalefetin yerel düzeyde güçlenmesini engellemek için bilinçli olarak tasarlanmış strateji.
Belediyelerin “kayyumlaştırılması” ve yetkilerinin merkezi iktidara bağlanması, demokratik rekabeti yok sayan, tek adam rejiminin yerel ayağını oluşturuyor. Böylece, muhalefetin kazanması durumunda bile belediyeler işlevsizleştirilerek, halkın iradesi hiçe sayılıyor.
Siyasi İktidarın Yerel Yönetimler Üzerindeki Tekelci Hâkimiyeti
Bu düzenlemeler, siyasi iktidarın yerel yönetimler üzerindeki kontrolünü mutlaklaştırıyor. Belediyelerin bütçeleri, sosyal yardımları ve imar yetkileri merkezi bakanlıkların denetimine giriyor. Belediye başkanlarının atanması veya yetkilerinin kısıtlanması, yerel yönetimlerin siyasi bağımsızlığını ortadan kaldırıyor.
İktidar, kaybettiği belediyeleri “ele geçirmek” için hukuki ve idari araçları kullanılması, demokratik sistemin temelini sarsarken, siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor ve toplumsal barışı tehdit ediyor.
Toplumsal ve Milli Güvenlik Boyutunda Tehlikeler
Yerel yönetimlerin işlevsizleştirilmesi, sadece demokratik sorun değil, aynı zamanda toplumsal ve milli güvenlik açısından da büyük riskler taşıyor. Yerel yönetimlerin etkin olmadığı ortamda, afetlere müdahale, sosyal hizmetlerin dağıtımı ve yerel sorunların çözümü aksıyor. Bu da toplumsal huzursuzlukları artırarak, bölgesel sorunların büyümesine yol açıyor.
Merkeziyetçi yapı, yerel taleplerin doğru şekilde yönetilmesini engelleyerek, ülke bütünlüğünü tehdit eden unsur haline geliyor. Ayrıca, yerel yönetimlerin yetkisizleştirilmesi, yolsuzluk ve rant mekanizmalarının merkezi iktidar eliyle daha da yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor.
Sinsi Planların ve Gizli Amaçların Perde Arkası
Bu reform adı altında yapılan düzenlemeler, aslında demokratik yapıyı zayıflatma, yerel özerkliği yok etme ve tüm yetkileri tek elde toplama amacını taşıyor. Belediyelerin yetkilerinin kısıtlanması, sadece reform değil, siyasi iktidarın gücünü pekiştirmek için kurgulanmış kapsamlı operasyon.
Halkın iradesini yok sayan plan, muhalefetin etkisizleştirilmesi ve siyasi rekabetin ortadan kaldırılması için tasarlanmış. Yerel yönetimlerin “kayyumlaştırılması” ve yetkilerinin merkezi bakanlıklara devri, demokratik hakların gasp edilmesinin en somut örneği olarak tarihe geçiyor.
Toplumsal Bilinçlenme ve Mücadele Çağrısı
Türkiye’nin demokratik geleceği için yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, halkın yönetime katılımının sağlanması elzemdir. Vatandaşların bilinçlenmesi, demokratik haklarını savunması ve yerel yönetimlerin işlevsizleştirilmesine karşı durması zorunludur.
Toplumsal farkındalık yaratmak, demokratik değerleri korumak ve milli güvenliği sağlamak için herkesin aktif rol alması bireysel ve toplumsal sorumluluk olarak görülmeli, kararlılıkla sürdürülmelidir.
Türkiye, demokratik kazanımlarını korumak ve güçlendirmek için yerel yönetimlerin özerkliğine sahip çıkmalıdır. Aksi halde, merkeziyetçi ve geleceğin olası tek adam rejimi, ülkenin sosyal dokusunu ve demokratik yapısını derinden zedeleyecektir. Bu kritik dönemde, halkın uyanması, sorgulaması ve harekete geçmesi, Türkiye’nin geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Sadi ÖZGÜL / ENP
Yorumlar
Kalan Karakter: